|
15. SAYI // KÜLTÜREL İKTİDAR |
|
DİVAN KALEMİ
Kültürden bahsedildiğinde bütün sosyal bilimciler kendilerini hayatları boyunca uğraştıkları en karmaşık kavramlardan biriyle baş başa bulurlar. Kültür, tanımlanması zor, ele avuca sığmaz bir kavramdır ve bulaştığı diğer kavramlara da bu özelliğini süratle aktarır. Eklemlendiği kavramları da kendi kaderiyle yoldaş kılar. Dünyada ve Türkiye’de kültür ve iktidar kavramları yan yana geldiğinde anlaşılanların çok çeşitlilik göstermesi de kültürün ‘ne’liğine ilişkin tanımların ve kavrayışların çeşitliliğinin bir sonucu olarak görülebilir.
Kültür ve iktidarın birbirine sarmalanmış yapısı gündem oluşturucu bir yapı arz ediyor. Türkiye’nin hareketli ve hararetli gündeminin derinlerinde kültür ve iktidar ilişkisi varlığını hissettirmektedir. Son dönemde farklı mecralarda dillenen bu tartışma “kültürel iktidar” nitelemesiyle gün yüzüne çıktı. Kültür ve iktidar meselesi, özellikle ‘kültürel iktidar’ kavramı sınırlarında farklı biçimlerde tartışılmaktadır. Siyasal iktidarın yanı sıra kültürel iktidar biçiminden söz edilmektedir. Kültür bir iktidar kurma, bir hegemonya oluşturma alanı olabilir mi? “Kültür ve iktidar” kavramları hangi zeminde bir araya gelebilir? Kültürel bir iktidar var ise etki gücü ve alanı nedir? Bu iktidar biçimi nerelerde soluk alıp verir? Bu türden sorular etrafında dönen dinamik bir tartışmaya şahitlik etmekteyiz. Kültür ve iktidar gibi geniş kapsamlı kavramlar etrafında dönen tartışmalar tarihsel bir boyut da kazanarak derinleşmektedir. Önümüzdeki süreçte ise güncelden kaynaklanan birçok meselenin temelde “kültürel iktidar” meselesine dayanması ve bu düzlemde tartışılması muhtemel görünüyor. Bu doğrultuda dergimizin on beşinci sayısı hem farklı bağlamlar üzerinden hem de farklı perspektiflerden “kültürel iktidar” konusunu merkeze alıyor.
On beşinci sayının dosyasında temelde iki boyut üzerinden konuya yaklaşılmaktadır. Öncelikle kültürel iktidarı kavramsal, kuramsal ve temel tartışmalar düzleminde ele alan metinlerle konunun temellendirilmesi hedefleniyor. Öte yandan farklı alanlarda yürütülen incelemeler üzerinden meselenin nerelere doğru dallanıp budaklandığı gün yüzüne çıkarılmak isteniyor. Giriş yazısında Hüseyin Çil, kavramsal ve kuramsal boyutlarıyla kültürel iktidar tartışmasının boyutlarını ortaya koyuyor. Mehmet Uğraş’ın yazısı kültür, ideoloji ve iktidar ilişkilerini sorguluyor. Meselenin çok önemli bir yönünü oluşturan psikolojik boyutu Gökhan Arslantürk irdeliyor. Ertan Özensel’in yazısı ise kadrajı biraz daha genişleterek modernlik tecrübesinin ürettiği kültürel iktidar formuna değiniyor. “Kültürel İktidarı Hatırlamak” başlıklı yazısıyla Faruk Karaarslan tartışmaların kökenine ilişkin tespitlerde bulunarak tartışmaların seyrine ilişkin eleştirel bir dikkat sunuyor. Ercan Yıldırım, meselenin odağında bulunan entelektüeller ve entelektüel alanla ilgili kültürel iktidar bağlamında eleştirel bir değerlendirme yaparak küresel bir kültürün istilasına karşı teyakkuza davet ediyor. Son dönemde kültür politikalarının görünen yüzü olarak beliren TRT’nin yayınlarını İbrahim Nacak kapsamlı bir yazıyla değerlendiriyor. Nacak’ın yazısı, bir devlet televizyonu olması dolayısıyla konu hakkında önem arz eden TRT’nin kültürel iktidar tartışmalarındaki yerini anlamamıza yardımcı oluyor. Melike Günyüz, bütün iktidar biçimlerinin doğrudan ya da dolaylı hedefi olan çocukları, çocuk yayıncılığı ve edebiyatı çerçevesinde değerlendiriyor. Günyüz’ün yazısı farklı dönemlerdeki çocuk yayıncılığı politikalarını karşılaştırarak değişen dönüşen politik anlayışı vurguluyor. Dosyanın son yazısında Selçuk Küpçük, Türkiye tarihinin en tartışmalı ve karanlık dönemlerinden 27 Mayıs dönemini, müzik ve iktidar ilişkisi bağlamında ele alarak müziğin nasıl bir iktidar aracına dönüşebileceğini gün yüzüne çıkarıyor.
Kültürel İktidar konusunu merkeze alan soruşturma dosyası üç değerli akademisyeni ağırlıyor. Kültür ve iktidar ilişkisi, kültürel iktidarın ‘ne’liği, kültürel iktidara ilişkin tartışmaların mahiyeti gibi konularla ilgili olarak Kenan Çağan, Feridun Yılmaz ve Cengiz Anık farklı perspektiflerden değerlendirmelerde bulunuyorlar.
Kenar Kayıt bölümünde ise üç metin bulunuyor. Yusuf Adıgüzel, “Yarim İstanbul’u Mesken mi Tuttun” başlıklı yazısında göç olgusunun türkülere yansımasını irdeliyor. Diğer iki yazı ise dosya konusuyla yakından ilgili. İlhami Aydın, yükselen milliyetçi trendi bir hegemonya biçimi olarak tv dizileri üzerinden okuyor; Ramazan Ünsal ise son dönemde Türkçeye de çevrilen kitaplarıyla dikkat çeken düşünür Byung Chul Han metinlerinden hareketle “Neoliberal Hegemonya”yı analiz ediyor.
Hayat Sahnesinde ise kültür ve kültürel iktidar odaklı metinlerle konunun hayatın derinliklerine nüfuz eden yönleri öne çıkarılıyor. Ali Güney Türkiye’de de dikkat çeken “Chernobly” dizisi üzerinden politik bilime odaklanıyor; Azem Sevindik Türk kültürünün önemli bir parçası olan “köy odaları”na eğiliyor; Nuh Akçakaya Halk Evleri ve kültür merkezlerini kültürel iktidar bağlamında karşılaştırıyor; yine kültürel iktidar bağlamında, Mahmut Hakkı Akın, Türk modernleşmesi sürecinde önemli bir sembol olan “üniforma”yı değerlendiriyor.
Kitaplıkta ise dosya konusuyla ilgili kitaplarla birlikte sosyal bilimlerin gündemine yeni düşen farklı kitaplar da dikkatlere sunuluyor.
Selam ile…
İÇİNDEKİLER
7 Divan Kalemi
9 DOSYA
11 Kültürel İktidar: Kavramlar, Kuramlar ve Tartışmalar / Hüseyin Çil
35 Kültür ve İdeoloji Pencerelerinden İktidarı Okumak / Mehmet Uğraş
49 Kültürel İktidar Neden Muktedirdir? Sosyal Psikoloji Gözüyle Kültürel İktidar Fenomenini Anlamak
/ Gökhan Arslantürk
65 Bilgi, İktidar ve Modern Kültürel İktidarın Temel Dinamikleri / Ertan Özensel
77 Kültürel İktidarı Hatırlamak: Tartışmaların Tarihsel Sosyolojik Bağlamına İlişkin Değiniler /
Faruk Karaarslan
91 Küresel Kültür, Kültür Savaşı ve Entelektüel Mücadele / Ercan Yıldırım
105 TRT ve Kültürel İktidar Mücadelesi/ İbrahim Nacak
131 Türkiye’de Çocuk Kitabı Yayıncılığında Devlet Politikalarının Etkisi / Melike Günyüz
149 Müzik ve İktidar İlişkisi Bağlamında Demokrat Parti ve 27 Mayıs Dönemi / Selçuk Küpçük
175 SORUŞTURMA
177 Kültürel İktidara Dair / Kenan Çağan
181 Karar Yitiminin Seslenişi: Kültürel İktidar / Feridun Yılmaz
185 Kültürel İktidarın Mahiyetini Anlamak / Cengiz Anık
191 KENAR KAYIT
193 “Yârim İstanbul’u Mesken mi Tuttun?”: Sosyolojik Bir Olgu Olarak Türküler ve Türkülerde Göçün
İzleri / Yusuf Adıgüzel
209 Bir İktidar Kapanı: Ekran Milliyetçiliği / İlhami Aydın
229 Neoliberal Hegemonya ve Dijital Kültürün İşgali: Byung-Chul Han Perspektifinden Bir
Değerlendirme / Ramazan Ünsal
251 HAYAT SAHNESİ
253 İktidarın Peşinde: Politik Bilim ve Çernobil Dizisi / Ali Güney
261 Köy Odaları / Azem Sevindik
271 Kulturkampf: Halkevlerinden Kültür Merkezlerine / Nuh Akçakaya
279 Üniforma: Türk Modernleşmesinde Kültürel İktidar İlişkilerini Anlamada Anahtar Bir Sembol
/ Mahmut Hakkı Akın
285 KİTAPLIK
287 Kültür Savaşları Türkiye’de Kültürel Savaşlar İslam, Sekülerizm ve Kimlik Siyasetlerinin
Yükselişi / Hüseyin Özil
291 Amerikan İmparatorluğu ve Eğlence Cephanesi: Yumuşak Güç ve Kültürel Silahlanma / Murat Demir
297 Çağdaş Sanatın Toplumsal İnşası: Sanat Eserinin Değerinin Sosyolojik Oluşumu / Ayşe Nur Leblebicier
303 Kültür Savaşlarından Kültürel İktidara: Türkiye’nin Yeni Kültürü / Sedat Karal
307 Toplumsal Hafıza: Hatırlama ve Unutmanın Sosyolojisi / Ayşe Şahin
313 Alexis de Tocqueville: Modern Çağın Çelişkileri Karşısında Bir Düşünür / Yasin Özdemir
317 Türkiye’de Sosyolojinin Mazereti Yok! “Sosyoloji ve Sözde Mazeret Kültürü” Kitabı Üzerine Bir İnceleme / Mehmet Ali Aydemir
323 Yazım Kuralları
324 Değerlendirme Süreci
325 Etik İlkeler
326 Yayın Politikası
|
|
Kültürel İktidar: Kavramlar, Kuramlar ve Tartışmalar
Hüseyin Çil
Özet: “Kültürel iktidar” Türkiye’de özellikle son dönemde çok tartışılan konulardan birisi haline geldi. Kavram, Türkiye’nin modernleşme tarihinde yaşadığı kültürel bölünmeye uygun biçimde, iki karşıt “mahallenin” kültür alanındaki mücadelesini anlatmak için kullanılmaktadır. Bir taraftan muhafazakârlar için sekülerlerin kültürel hegemonyasına göndermede bulunuyor; öbür taraftan seküler/ sol entelektüel çevreler için muhafazakârların entelektüel çabayla elde edemedikleri kültürel hâkimiyeti siyasi güçle elde etme çabasına işaret ediyor. Bu çift kutuplu tartışma zemininde tartışmanın kendisi gibi kavramın kullanımı da değişkenlik gösteriyor. Bu nedenle kültürel mücadeleyi ifade etmek için “kültürel iktidar”, “kültürel hegemonya”, “kültür savaşı” gibi birbirinden farklı kavramlar kullanılıyor. Bu makalenin amacı bu farklı kavramların arka planlarını ortaya koymak, sosyal bilimler literatüründeki kullanım biçimlerini belirlemek ve Türkiye’deki tartışmalarda aldıkları yeni formları değerlendirmektir. Bu doğrultuda çalışma öncelikle Türkiye’de tartışmanın nasıl başladığını ve ne şekilde geliştiğini ele almaktadır. Daha sonra ise tartışmanın gelişiminde kullanılan yukarıdaki kavramların detaylı bir incelemesi yapılarak, sundukları imkânlar ve sınırlılıklar değerlendirilmektedir. Sonuç bölümünde ise temel tartışmanın yürütülme biçiminin Türkiye’de toplumsal ayrışma sorununa katkısı sorgulanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kültürel İktidar, Kültürel Hegemonya, Kültür Savaşı, Kutuplaşma.
Kültür ve İdeoloji Pencerelerinden İktidarı Okumak
Mehmet Uğraş
Özet: Kültür terimi bu yazıda anlam, sembol ve ritüellerin bir kapsamı olarak değerlendirilmiştir. İnsanın sosyal ve fiziksel dünyayı nasıl anladığı ve oluşan bu anlamın nasıl bir hayat dizayn ettiğine değinilmiştir. Bu çizgide karşımıza ideoloji kavramı çıkmaktadır. İdeoloji dünya görüşü ve hayatı algılama biçimi olduğu kadar yaşam tarzlarını şekillendiren somut göstergeleri de içinde barındırır. Dolayısıyla bu şekillendirme süreci bir çeşit toplumsal iktidar vasıtasıyla gerçekleşecektir. Sosyolojik açıdan iktidar salt devlet sistemleriyle açıklanabilecek bir olgu değildir. O toplumsal etkileşim gerçeğinin bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun için iktidar terimi etkileme potansiyeli olarak görülmelidir. Potansiyelin ortaya çıkış noktalarında ise toplumsal iktidar kavramı gündeme gelir. Kültürel ve ideolojik gerçeklik ise bu kapsama ışık tutan sembolik ve eylemsel yönleriyle birlikte değişik pencereler oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kültür, İdeoloji, İktidar, Toplumsal İktidar, Kültürel İktidar.
Kültürel İktidar Neden Muktedirdir? Sosyal Psikoloji Gözüyle Kültürel İktidar Fenomenini Anlamak
Gökhan Arslantürk
Özet: Kültürel iktidar, güç ve iktidar kavramının farklı bir boyutunu temsil etmektedir. Bu yönüyle son yıllarda gittikçe artan bir ilginin odağı konumundadır. Yeni gelişen bir alan olarak, kültürel iktidar hegemonya, kültür savaşı, simgesel güç ya da yumuşak güç gibi kavramlarla ele alınmaktadır. Bu çalışmada daha çok sosyoloji ve siyaset bilimi gibi disiplinlerin ilgilendiği kültürel iktidar kavramının psikoloji kuram ve açıklamalarıyla anlaşılması amaçlanmıştır. Bu amaçla güç, eşitsizlik, toplumsal hiyerarşiler, sosyal etki gibi kavramlara yönelik psikoloji kuram ve açıklamalarına yer verilmiştir. Ayrıca, bu çalışmanın bir diğer amacı da sosyal psikoloji alanına -özelde de siyaset psikolojisi yazınına- özgün bir çalışma alanı kazandırmaktır. Bu doğrultuda gelecekteki araştırmalar için öneriler sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kültürel İktidar, Güç, Eşitsizlik, Sosyal Etki.
Bilgi, İktidar ve Modern Kültürel İktidarın Temel Dinamikleri
Ertan Özensel
Özet: Tarihsel süreçte bilgi-iktidar ilişkisi sürekli var olmakla birlikte, modern zamanlarda bu ilişki sürecinin çok daha karmaşık bir hal alırken aynı zamanda bilgi, merkezi bir konuma gelmiştir. Doğa bilimlerinin ardından sosyal bilimlerinde devreye girmesiyle iktidarlar, kendilerini meşrulaştırırlarken sahip oldukları denetimi de güçlendirme imkanına kavuşmuş oluyorlardı. Özellikle ulus devlet, demokrasi, kapitalizm gibi argümanlarıyla modernite, kendi meşruiyetini sürdürmüş oluyordu. Günümüz küresel dünyasında ise, kültürlerin birbirlerini etkilemesi söz konusu olsa da, modernitenin sahip olduğu teknolojik üstünlük, güçlü sermaye birikimi gibi unsurlarıyla diğer tüm kültürler üzerinde varlığını devam ettirdi. Böylece Batı, dünyanın diğer toplumları üzerinde ekonomik, siyasal iktidarları kadar kültürel iktidarlarını da sürdürmeyi devam ettirmektedirler.
Anahtar Kelimeler: Bilgi, İktidar, Modernite, Kültürel İktidar.
Kültürel İktidarı Hatırlamak: Tartışmaların Tarihsel Sosyolojik Bağlamına İlişkin Değiniler
Faruk Karaarslan
Özet: Kültürel iktidar tartışmaları mütemadiyen ülke gündemine gelmektedir. Fakat bu tartışmaların, kavramın tarihsel ve sosyolojik bağlamı hesaba katılarak yapıldığını ifade etmek mümkün görünmemektedir. Bunun en önemli sebebi kültürel iktidarın herşeyden önce siyasal pozisyonlar üzerinden şekilleniyor olmasıdır. Kültür, sanat, sinema, akademi ve edebiyat alanlarının niteliğinden ziyade, hangi siyasal konumun yönetiminde olacağı temel meseledir. Bu çalışma böyle bir iddiadan hareketle, kültürel iktidarın doğru anlaşılması için tarihsel ve sosyolojik değinilerden bulunmayı hedeflemektedir. Böylelikle kültürel iktidar tartışması üzerinden Türkiye’deki siyasal tutumların hafızasına dair birtakım değinilerde bulunacaktır. Çalışma, kültürel iktidar tartışmalarının modernizmle ve Türk modernleşmesi ile irtibatlı noktalarına dair bazı noktalara dikkat çekecektir. Nihayetinde Türkiye’de kültürel iktidar tartışmlarının sosyolojik anlamda cemaat kültürü üzerinden yürütüldüğü ifade edilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kültürel İktidar, Türk Modernleşmesi, Modernleşme, Cemaat Kültürü
Küresel Kültür, Kültür Savaşı ve Entelektüel Mücadele
Ercan Yıldırım
Özet: Kültürel ve siyasal alanın kurulması, gelişmesi, toplumlara aktarılmasında entelektüellerin büyük etkisi bulunur. Entelektüel alan dijital devrimle ortaya çıkan küresel kültür vasıtasıyla hayli genişledi. Entelektüel alanın kapsamına klasik manada mütefekkir, aydın, ulema girerken artık bu kategoriler yerini dijital yazarlığa bıraktı. Sosyal medya dilinin etkisiyle kurulan bu dil, siyasal alanı da şekillendirecek boyuta geldi. Daha çok sürgün, marjinal, yabancı kavramları etrafında tanımlanmaya çalışılan entelektüeller küresel dünyanın yol açtığı felaketlerin neticesinde günümüzde her zamankinden daha fazla değer kesbetmeye başladı.Sinizmin, yasa koyuculuğun, nomos savunuculuğunun, belki bugünlerde daha çok ihtiyaç duyulacağı gibi yeni Leviathan’ların şekillenmesinde, toprağa, tarihe, ülkeye mensubiyet sağlamada entelektüeller her zamankinden daha işlevsel ve prestijli konumda... Dünyada küresel kültürün dil, din, millet ayrımı gözetmeden herkesleştirme politikası en ciddi tahribatı Müslüman dünyada yapıyor. Türk modernleşmesi kültür-medeniyet ayrımı üzerinden kültürü koruma kavgası verirken kapitalist ilişki biçimlerini meşrulaştırdı. Bu saatten sonra entelektüellere düşen dünya sistemine Müslümanları, biz Türkleri entegre eden iktisadi ve siyasal unsurları belirleyip tasfiye etmektir.
Anahtar Kelimeler: Entelektüel, Aydın, Küresel Kültür, Dünya Sistemi, Sinizm.
TRT ve Kültürel İktidar Mücadelesi
İbrahim Nacak
Özet: Türkiye toplumunun kültürel kodlarını milli ve dini değerler belirlemektedir. Bu değerlerin önemi ve etkinliği tarihsel süreçte çeşitli dönüşümler geçirmiştir. Toplumumuzun siyasal yapısında meydana gelen değişimler, kültürel değerlerde de önemli dönüşümlere sebep olmuştur. Yakın siyasi tarihimizi şekillendiren temel problem, toplumsal alanda hâkim olan maddi-manevi unsurların, siyasal alanda da hâkim olma mücadelesidir. 2000’li yıllardan sonra, bu siyasal mücadelenin başarıyla sonuçlandığı kabul edilmektedir. Fakat kültürel iktidar alanında başarısızlığın hâkim olduğu düşünülmektedir. Bu makalede 2000 sonrası siyasal iktidarın kültürel iktidar mücadelesini, bir basın-yayın kuruluşu olan TRT yoluyla nasıl gerçekleştirdiği incelenecektir. TRT 1 ve TRT 2 kanallarının yayın içerikleri incelenerek, kültürel üretim alanında nasıl bir konum işgal ettiği tahlil edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal Değer, Siyasal İktidar, Kültürel İktidar Mücadelesi, TRT.
Türkiye’de Çocuk Kitabı Yayıncılığında Devlet Politikalarının Etkisi
Melike Günyüz
Özet: Kültür Bakanlığı ISBN Ajansı ve Yayıncılar Meslek Birliği Federasyonu (YAYFED) verilerine göre Türk yayıncılığı her yıl daha da büyümekte, yayıncılar uluslararası açılımlarla dünyanın birçok diline Türkçe eserlerin telif haklarını satmaktadır. Son on yılda en büyük gelişmenin çocuk ve ilk gençlik kitaplarında gerçekleştiği görülmektedir. Bir kültür aktarım aracı olarak edebiyatta ve özelde çocuk edebiyatı ve buna bağlı olarak yayıncılığının inşasında ve büyümesinde Türkiye’de devlet ve hükûmet politikalarının ne denli etkili olduğu bu yazının konusudur. Cumhuriyet döneminde çocuk edebiyatının ve yayıncılığının gelişiminin ateşleyicisi olan Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı politikaları, I. ve VI. Ulusal Yayın Kongreleri Çocuk Yayınları Komisyon Kararları çerçevesinde incelenerek çocuk edebiyatı yayıncılığının bir kültürel iktidar aracı olarak hükûmetler tarafından nasıl değerlendirildiği tespit edilecektir. Belirlenen eğitim materyallerinin dışında sınıf ortamında kitap bulunduran öğretmenlerin titizlikle takibe uğradığı ve cezalandırıldığı 2003’lere kadar Cumhuriyet’in kültür politikalarının uygulanmasında çok önemli bir işlevi bulunan çocuk kitabı yayıncılığı üzerinde bugün dünyanın geldiği çok sesli ortamda devlet politikasının etkisinin devam edip etmediği ortaya konmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Çocuk Edebiyatı, Çocuk Kitabı Yayıncılığı, Kültürel İktidar ve Yayıncılık.
Müzik ve İktidar İlişkisi Bağlamında Demokrat Parti ve 27 Mayıs Dönemi
Selçuk Küpçük
Özet: 1950 yılında Demokrat Parti iktidarı ile çok partili döneme geçen Türkiye’de bu değişim sadece siyasal hayatımızı değil, kültürel ve toplumsal yaşantımızı da yeniden biçimlendirmiştir. Tek Parti döneminde uygulamaya konan Müzik Devrimi’nin tepeden inmeci, hegemonik yaklaşımı, DP iktidarıyla etkisini kaybederek daha özgür ve sivil bir müzik ortamının doğmasına imkan aralamıştır. DP iktidarının özellikle ilk yıllarında toplumun artan refah seviyesi ülkeye farklı bir dinamizm kazandırmış, yaşanan bu hareketlilik müziğimizin yeniden şekillenmesine sebep olmuştur. Türkiye açısından 1950’li yılların bir başka belirgin özelliği de kırdan kente göç dalgası meydana getirmesidir. Bu göç dalgası kısa sürede büyük kentlerin nüfuslarını artırmış ve artan nüfus ile beraber kente ait geleneksel müzik, eğlence mekanlarında içerik dönüşümü yaşanmıştır. Özellikle Osmanlı/Saray/Divan müziğinin devamı olan “şarkı” formu üzerinden 1950’lerde zengin bir “müzik piyasası” belirmiştir. Bu müzik piyasasının bir tarafında da Tek Parti döneminin müdahaleci uygulamalarından bağımsız şekilde yaşama alanı bulan türküler yer alır. Mevlevi müziğinin ilk kez halka açık icrası, mehter müziği takımının İstanbul’un fethinin 500. yıl etkinliklerinde yürüyüş yapması, radyoda “Türk Müziği” icra saatlerinin artması yaşanan değişimin göstergeleridir. Devlet müdahalesinden bağımsız gelişim gösteren bu müzik ortamı sonraki on yılları içine alan bütün müzik hareketlerini beslemiştir. 27 Mayıs 1960’ta silahlı kuvvetlerin darbesi ile iktidardan zorla uzaklaştırılan DP’ye karşı söylem üretmeye çalışan darbeciler de müziği kendi iktidarlarının meşruiyeti için propaganda amaçlı olarak kullanmışlardır.
Anahtar Kelimeler: Müzik, İktidar, Demokrat Parti, 27 Mayıs Darbesi.
|
|
Kültürel İktidara Dair
Kenan Çağan
‘Kültürel iktidar’ terkibinde yoğuşmanın olduğu yer genellikle iktidar kavramı olmaktadır. Bunun temel sebebi iktidarın sahip olduğu çekim kuvvetidir. Kendisine içkin olan bu kuvvet sağlıklı düşünme süreçlerine olumsuz etki eden sersemletici bir duyguya da neden olur. Söz konusu bu duyguya kapılınca doğal olarak meselenin odak noktası değişmeye başlamaktadır. İktidar, içinden geçtiği her cümleyi bozup imha ettiği gibi kültür kavramını da tarumar etmektedir. Oysa illaki her iki kavrama ilişkin bir hiyerarşiden söz edilecekse kültürün öncelikli olduğu akılda tutulmalıdır. Çünkü kapsam ve belirleyicilik açısından kültür önce gelir. Yani iktidarın bizatihi kendisi de kültürün bir ürünüdür. Bunu kültürün en yalın ve en kapsayıcı tanımına yaslanarak söylüyoruz. Yani eğer bir toplumun maddi ve manevi ürettiği her şeyse kültür, o .zaman iktidar da kültürün doğal bir parçası olur. Ancak kültürle var ettikleri arasındaki ilişki her zaman çift yönlü olduğu için; kültürün iktidar üzerindeki belirleyiciliği kadar iktidarın da kültür üzerinde belirleyici olduğu akılda tutulmadır.
Karar Yitiminin Seslenişi: Kültürel İktidar
Feridun Yılmaz
Türkiye’nin modernleşme tecrübesi Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, ana hatlarıyla devlet aygıtının ahalisini hâkim dünya düzenine uyum gösterecek bir forma sokabilme gayretlerine tanıklık etmiştir. Fakat bu uyum gayreti bir politik birlik kararına dayanmadığından, bir tür “kararsızlık” hali hemen kurucu kuşaktan başlayarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kurucu kuşak için hâkim düzene bu uyum gayreti, biyolojik varlığın idamesini zorunlu kıldığına inandıkları bir kararsızlık halidir. Kurucu kuşak, Türkiye’nin kendi varlığı konusunda herhangi bir karar imasında bulunmadığında ancak, dünya düzeninin husumetinden kaçabileceğini ve ahalisinin biyolojik varlığını güvence altına alabileceğini düşünmüş, bu “kararsızlığı” onun kararı olmuştur. Buna mukabil ahali ise modernleşme ile mukadder karşılaşmasında bir kararın, dünya düzenine uyum yerine ona teklif içeren bir kararın arayışında olmuştur.
Kültürel İktidarın Mahiyetini Anlamak
Cengiz Anık
Kültür ve iktidar kavramları yan yana getirildiğinde, kuşkusuz ki, akla ilk gelen düşünce ekolu, Marx’ın fikri kaynaklığında gelişen eleştirel kültürel çalışmalardır. Kültürel hegemonya kavramı etrafında gezinen bu akım, kültür emperyalizmi kavramına iliştirilen fikirleri de etkilemiştir. Ancak kültürel emperyalizm tabiri, daha ziyade, muhafazakâr kültürelciler için caziptir. Kültürel transplantasyon kavramına odaklı akademik ilgi, hususen, medya-toplum ilişkilerini çözümlemeye münhasırdır. Transplantasyon, kültürel değişime hem olumlu hem olumsuz yaklaşanların kullandıkları bir kavramdır.
|
|
“Yârim İstanbul’u Mesken mi Tuttun?”: Sosyolojik Bir Olgu Olarak Türküler ve Türkülerde Göçün İzleri
Yusuf Adıgüzel
Özet: Türkiye’de 1950’lerden itibaren köyden kente göç hızlanmış, kentleşme oranı yüzde 25’ten 1980’lerin ortalarına gelindiğinde yüzde 50’lerin üzerine çıkmıştır. Öncü göçmenlerin gurbetçilik ile başlayan göçleri, zamanla kalıcılığa dönüşmüş, sonrasında Anadolu köyleri adeta büyük kentlere akmıştır. Son dönem göç çalışmalarında “öznenin” (göçmen) öyküsü, yaşam biçiminin değişimi, bu değişimin kültürel boyutları ön plana çıkmaktadır. Göçmenin bireysel öykülerinin yansıdığı alanlardan biri de halk türküleridir. Türkülerin en önemli temalarından biri olan gurbet, bireyin kendisini ait hissettiği mekândan (sıladan) ayrılmasını ifade eden bir kavramdır. Gurbetlik yurdundan geri dönmemek üzere ayrılmayı değil, “çalışıp, kazanıp, geri dönmeyi”, “hasreti ve kavuşmayı” içinde barındıran “süreli bir göçü” anlatır. Bu arızi durum, gurbetçinin evine dönmesi veya ailesini de “götürmesi/yanına aldırması” ile son bulur. Toplumsal hafıza ve kültürel birikimin en önemli yansımalarından biri olan türküler, ait olduğu yörenin ve dönemin yaşam biçimi, inançları, idealleri, değerleri ve beklentileri hususunda eşsiz birer kaynaktır. Buna rağmen türküler ve türkü sözleri genellikle estetik folklor öğeleri olarak değerlendirilmiş, edebiyat ve sosyoloji gibi diğer disiplinler tarafından yeterli ilgiyi görmemiştir. Halk türkülerinin, yalnızca bir müzik/sanat eseri olarak değil, aynı zamanda içinden çıkıp geldiği toplumun analizinde de önemli ipuçları veren bir yönü vardır. Türküler, ortaya çıktığı dönemin toplumsal yapısı hakkında önemli verileri içinde barındıran manevi kültür öğelerimizden biridir. Gurbete gidenlerin ve kalanların ardından yakılan türküler, kentte doğup büyümüş yeni nesillere, göç ve gurbetin yarattığı acı, özlem, hasret, fedakârlık gibi duyguları bütün çıplaklığı ile anlatan birer vesika niteliğindedir. Bu makalede, Türkiye’nin iç göç süreci, türküler ve türkü sözlerindeki gurbet, gidenler, kalanlar ve İstanbul temaları üzerinden analiz edilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Göç, Türkü, Gurbet, İstanbul, Kentleşme, İç Göç.
Bir İktidar Kapanı: Ekran Milliyetçiliği
İlhami Aydın
Özet: Kültür, insanlar tarafından üretilen ve eyleyenlerin ya da aktörlerin kendilerini gerçekleştirdikleri bir alan olarak ifade edilse de esasında güç odakları tarafından işgal edilmiş ve nihayet kurtarılmış bir sermaye olarak işlev görmektedir. Dolayısıyla o, nesnesi olduğu toplumun öznesi olarak yeniden üretilmiştir. Kültürel kodlar bağlamında devşirilen iktidarın gücünü perçinleyen araç olarak milliyetçilik de önemli bir açığı kapatmaktadır. Milliyetçilik, sahip olduğu sembolik sermayesi ve yöntemsel kudreti ile toplumsal rızayı elde etmeye çalışır. Toplumsal rıza, ideolojiyi hem meşrulaştırmakta ve otorite kaynağı yapmakta hem de iktidar söylemine karşı oluşabilecek direnci sönükleştirmektedir. Popüler milliyetçilik olarak ifade edeceğimiz bu fenomenin ayrıca televizyon kurgusu ile kamuoyuna aktarılması kitleyi daha da kışkırtmakta ve iktidar alanını genişletmektedir. Bu doğrultuda bu çalışmada, kültürün bir alt bileşeni olan milliyetçiliğin televizyon kurgusu içinde hangi manipülasyonlarla iktidar örüntülerini yaygınlaştırdığına temas edilmiştir. Çalışma, Çalışma İsimsizler ve Savaşçı dizilerine odaklanmaktadır. Dizilerde popüler milliyetçilik farklı metaforlarla ifade edilmiştir. Konuşma, görsel, şiir, kahramanlar, tarihi olaylar, müzik gibi farklı unsurların kullanım nedenleri ideolojik bağlantıları ile birlikte ele alınarak milliyetçi dil bağlamında söylem analizi yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kültürel İktidar, Milliyetçilik, Rıza Üretme, Sembolik Sermaye, Söylem.
Neoliberal Hegemonya ve Dijital Kültürün İşgali: Byung-Chul Han Perspektifinden Bir Değerlendirme
Ramazan Ünsal
Özet: Genelde özgürlüğü kısıtlayan bir şey olarak düşünülse de günümüzde iktidar oldukça özgürlükçüdür. O artık bireyi emir ve yasaklarla sınırlamaz, aksine onu olabildiğince özgürleştirir. Neoliberal toplumda bireyi sömüren bir “efendi” olmadığı için de kişi gerçekten özgür olduğunu düşünür. Ancak sürekli olarak başarılı olmaya çalışması ve performansını arttırması yeni bir tür zorlama yaratır. Başkasının baskısından kurtulsa da birey kendisiyle yarışmaya başlamıştır. Dolayısıyla özgürleşen birey hem kendisine hem de neoliberalizme boyun eğmiş olur. Diğer taraftan da dijital kültür bütün ürünleriyle hegemonyayı güçlendirmek için seferber olur. Adeta gündelik hayat “dijital” tarafından işgal edilir. Dijital ilk olarak “iş”i her yere taşıyarak hayatı “çalışma”ya indirger, ikinci olarak da sosyal ağlarda yapılan paylaşımlarla bireyin kendisini şeffaflaştırmasını mümkün kılar ve onun gözetlenmesini kolaylaştırır. İnternet ve bilgisayar tabanlı akıllı cihazlar gözetleme ve kontrol araçlarına dönüşür. İktidar dijital dünyada üretilen verilerle kişiyi kontrol altına alır. Bu makalenin amacı da günümüz dünyasına egemen olan neoliberalizmin, kültürel hegemonyayı devam ettirebilmek için özgürlüğü ve dijital kültürü nasıl kullandığını ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Bunun için makalede Güney Koreli düşünür ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han’ın perspektifi kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Neoliberalizm, Hegemonya, Geçmodern Toplum, Dijital Kültür, Byung-Chul Han.
|
|
İktidarın Peşinde: Politik Bilim ve Çernobil Dizisi
Ali Güney
Ülkemizde nükleer enerji konusu belli dönemlerde gündem olur. Kazaların yıl dönümü, süren inşaat çalışmalarının durumu, dış ilişkilerde yaşanabilecek olası krizlerde bir alternatif olması yahut karşıtları tarafından gerçekleştirilen eylemler vesilesiyle. 2019 yılında EMMY ödüllerine damga vuran bir dizi ise, dünya genelinde bilimin değeri, bilim ve politika ilişkisi konularıyla özdeşleştirilecek bir “hatırlamaya” ve “sorgulamaya” sebep oldu.
Köy Odaları
Azem Sevindik
Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde çeşitli isimlerle anılan köy odaları, yılın belli mevsimlerinde ya da özel günlerinde erkeklerin sosyalleştikleri, genellikle sade bir tasarıma sahip olan ve eril bir karakter taşıyan kapalı mekânlardır. Anadolu’da toplama açısından “gençlerin odası”, “orta yaşlıların odası” ve “yaşlıların odası” şeklinde kategorize edilebilecek köy odalarından bazılarının belirli bir şahsa ait evin hemen yanına inşa edildikleri ve bir statü göstergesi olarak kabul gördükleri anlaşılmaktadır. Kendi bağlamında işlev sahibi bu sosyo-kültürel mekânların yerel halkına veya yabandan gelen kişilere sunduğu olanakları farklıdır. Aynı zamanda eşitlikçi bir mekân olarak köy odaları, ekolojisinde kendisini yaratan ve yaşatan katılımcılarınca, eğlenme, hoş vakit geçirme, sohbet etme, dedikodu yapma, oyun oynama/çıkarma, örf, âdet, gelenek-görenek üzerine temellendirilen sözlü halk hukuku normlarını uygulama, yeme-içme, organizasyon tasarlama, psikolojik arınma, rahatlama ve boşalma, bilgi alışverişinde bulunma vb. amaçlarla kullanılırken, diğer yandan da, yolcuların misafir edildiği bir dinlenme ve korunma merkezi konumundadırlar.
Kulturkampf: Halkevlerinden Kültür Merkezlerine
Nuh Akçakaya
Türkiye modernleşmesinin serencamına dair oldukça fazla literatür birikmiş durumdadır. Bu literatür mezkur modernleşmenin yöntemini, aktörlerini, olaylarını ve olgularını çok derin bir şekilde tartışmış; kökleri 19. yüzyıla kadar giden bir hadiseler zincirinin muhasebesini detaylı bir şekilde tutmuştur. Elbette ki söz konusu muhasebe bir mütekabiliyet ve karşıtlık ilkesi üzerinden gerçekleşmiş; hesabı tutan tarafların dünyayı algılama biçimi zaman zaman dikotomik iddialara zemin hazırlamıştır. Nihai olarak elimizde bu durumu özellikle siyasal aktörlerin siyaset eyleme biçimi üzerinden analiz eden oldukça fazla veri vardır.
Üniforma: Türk Modernleşmesinde Kültürel İktidar İlişkilerini Anlamada Anahtar Bir Sembol
Mahmut Hakkı Akın
Türk modernleşmesi literatürünün belli odak konular ve meseleler etrafında geliştiği dikkat çekmektedir. Bu odak konulardan birisi de meselenin kültür ve medeniyet eksenli ele alınmasına bağlı olarak gelişmiştir. Kültür ve medeniyet tartışmalarının merkezi bir yerde bulunmasında, şüphesiz Ziya Gökalp’in katkısı yadsınamayacak bir yerdedir. Ziya Gökalp’in kültür ile medeniyet arasında yaptığı ayrım, II. Meşrutiyet sonrasında ve cumhuriyetin kuruluş sürecinde merkezi bir konumdadır.
|
|
Kültür Savaşları Türkiye’de Kültürel Savaşlar İslam, Sekülerizm ve Kimlik Siyasetlerinin Yükselişi
Hüseyin Özil
II. Dünya Savaşından sonra iki kutuplu sisteme bölünen dünyada 1960’lı yıllar mevcut düzene karşı yaşanan patlamalarla doludur. Bağlantısızlar Hareketi, Prag Baharı, Amerika’da Malcolm X ve Martin Luther King önderliğinde siyahi vatandaşların hareketlenmesi, Küba Devrimi, Çin’de yaşanan Kültür Devrimi gibi daha sayılabilecek pek çok olay bu dönemde yaşanmıştır. Söz edilen olayların farklı nitelikleri ve hüviyetleri olsa da iki kutuplu düzenden kaynaklanan huzursuzlukları göstermesi bakımından bir ana hatta sahip olduğu ifade edilebilir. Dünya tarihinde 60’lı yıllar bu huzursuzlukların ortaya konulduğu sahnelerle doludur. 68 olayları da bu çerçevede önemlidir.
Amerikan İmparatorluğu ve Eğlence Cephanesi: Yumuşak Güç ve Kültürel Silahlanma
Murat Demir
Günümüzde kültürler küresel yaygınlığını daimi olarak ortak medya araçlarıyla sağladığından ötürü kültürel bir ortaklık durumu söz konusudur. Küresel kültüre angaje olmuş veya oldurmaya çalışılan birçok ulus, kendi orijinal değerlerinden feragat etmenin yanında örnek aldığı üst kültürün yalnızca kültürel değerlerinin yüceliğine değil, aynı zamanda baskısına da maruz kalmaktadır. Bunun beraberinde kültür, modern auranın hâkim olduğu bir dönemde tekelleşme temayülünü kolay kolay gösteremez. Netice itibariyle buna benzer bir temayülün küre çeperinde görülmesi halinde dünyanın canlılığını yitirmesi ve kültürel anlamda bazı güç odaklarının ortak bir güç iktidarında hem fikir olmasını sağlayacaktır.
Çağdaş Sanatın Toplumsal İnşası: Sanat Eserinin Değerinin Sosyolojik Oluşumu
Ayşe Nur Leblebicier
Çağdaş sanat piyasasına yönelik tartışmaların muhtelif çevrelerce birçok yönden eleştiriye tabi tutulması yalnızca ülkemize özgü bir durum olmamakla beraber bu eleştiriler, tüm dünyada muğlak bir çerçevede kalmaktadır. Örneğin yirminci yüzyılın sanat tarihinde sarsıcı bir etki yaratan Marcel Duchamp’ın pisuvarına benzer şekilde, geçtiğimiz aylarda İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan’ın bir muzu ‘duct tape’ adı verilen bantla duvara yapıştırdığı eserinin bir sanat galerisinde sergilenmesiyle sanat alanında yakından şahit olduğumuz klişe saldırılar gündeme geldi: ‘bunu ben de yaparım, bunun nesi sanat?’ Esasında eserin yüz yirmi dolara satılmasıyla, Cattelan’ın dikkat çekmeye çalıştığı toplumsal eşitsizliklere yönelik hicivlerinin bir amaca ulaştığı görüldü.
Kültür Savaşlarından Kültürel İktidara: Türkiye’nin Yeni Kültürü
Sedat Karal
İnsan, beşeriyetin ilk tohumlarının atıldığı tarih öncesi çağlardan günümüz enformasyon ve hız çağına uzanan süreçte, doğada bulunan şeyleri ihtiyaçlarından, değerlerinden, inancından, estetik zevklerinden, yaşam tarzından ve üretim şeklinden hareketle hiç durmaksızın dönüştürüp kendisi için uygun hale getirerek “kültür” denilen olgunun oluşmasında önemli ve biricik bir rol oynamıştır. Bu haliyle, var olan bir şeyin başka bir şeye dönüştürülmesi olarak anlaşılan kültür, doğanın karşıtı olan bir yerde konumlanır. Örneğin; doğada bulunan herhangi bir ağacı yontan, belli yerlerini deşen, şekil veren, zımparalayıp vernikledikten sonra menteşelerini ve kulpunu takan marangoz ya da mobilyacı, ağacı kapıya çevirip doğanın mevcudiyetini kendi düşünsel dünyasına uygun kılarak kültür yaratımına katkıda bulunur.
Toplumsal Hafıza: Hatırlama ve Unutmanın Sosyolojisi
Ayşe Şahin
Zaman zaman daha önce yaşanılmış, ya da tecrübe edinilmiş bilgiler, anılar, bir koku, tat ya da ses ritimleri gibi herhangi bir sebepten tekrar gün yüzüne çıkıp dillenmekte hatta eski hatırlanan izlerden yürünmektedir. İşte bu dillendirmenin adı kendi lisanımızda anımsama, hatırlama olmaktadır. Bu yaşanmışlıkla kazanılan şeylerin aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bir sebepten dolayı zihinde muhafaza edilmesine hafıza denmektedir (Özakpınar, 2017: 10). Bu anlamda hafıza soyut bir kavram olmakla birlikte daha önceki deneyimleri geri getirmesi ve bunu davranışlarda görünür kılmasıyla aynı zamanda da somut olarak görünür olmaktadır. Geçmişte yaşananlar kaydedilirken onun bıraktığı izler, anılar, anımsamalar her zaman şimdiyle ve yaşanan anla bağdaştırılarak bireyin zihninde yer almaktadır.
Alexis de Tocqueville: Modern Çağın Çelişkileri Karşısında Bir Düşünür
Yasin Özdemir
Türkiye’de entelektüel tarih-düşünce tarihi alanının, başta sosyoloji olmak üzere tarih dışı disiplinlerin mensupları tarafından domine edildiği ve bu alanda ilginin büyük ölçüde Osmanlı-Türk dünyasına ayrıldığı ifade edilebilir. Burada kısa bir tanıtımını sunmayı amaçladığımız kitap, sosyoloji disiplininden bir akademisyenin eseri olmakla bu genel tabloya uymakta, Batı düşünü üzerine bir tetkik eser olmakla bu tablodan farklılaşmaktadır.
Türkiye’de Sosyolojinin Mazereti Yok! “Sosyoloji ve Sözde Mazeret Kültürü” Kitabı Üzerine Bir İnceleme
Mehmet Ali Aydemir
Sosyoloji toplumu açıklama uğraşısında bir bilim olarak kabul edilmektedir. Açıklanan gerçekliğin doğası gereği sosyolojinin ilgileri ve uzmanlık alanları da çeşitli alt başlıklar etrafında kümelenmektedir. Bu durum nesnesi ile kurduğu bilgi temelli ilişki içinde sosyolojinin çok boyutlu ve birbirinden oldukça farklı
başlıklarda uzmanlık sahalarının gelişmesini kaçınılmaz kılmıştır. Toplumsal olana dair bir açıklama için metodolojik yönelimlerden tutun da veri toplama araçlarına, bilginin mahiyetinden, kültürün doğasına yahut klasik köklerden, teorisyenlerin analitik düşünme biçimlerine, uzmanlık alanlarından genel çerçeveli düşünme stratejilerine kadar geniş bir çerçevedeki soruşturmalara işaret edilebilir.
|
|
 |
|
|
|
|
|