TR
 
EN
 
Hakkında | Amaç ve Kapsam | Etik İlkeler ve Yayın Politikası | Yazım Kuralları | Değerlendirme Süreci | Editör, Yayın ve Danışma Kurulu | Dizin | İletişim
 
1. SAYI
2. SAYI
3. SAYI
4. SAYI
5. SAYI
6. SAYI
7. SAYI
8. SAYI
9. SAYI
10. SAYI
11. SAYI
12. SAYI
13. SAYI
14. SAYI
15. SAYI
16. SAYI
17. SAYI
18. SAYI
19. SAYI
20. SAYI
21. SAYI
22. SAYI
 
 
20. SAYI // EĞİTİM

DİVAN KALEMİ

Sosyoloji Divanı 10. yılında 20. sayısı ile okuyucusuyla buluşuyor. Dosya:
Eğitim. Ademoğlunun tarihsel serüveninin kadim mevzularından biri daha divanın kalemine misafir… Başlangıçta kelamın olduğu ve kalemle yazmayı öğreten sonsuz kerem sahibinin insana bilmediklerini öğrettiği günden modern zamanlara güncelliğini kaybetmeyen kadim bir tartışma konusu eğitim. İnsan-ı kamile kapı aralayan bir kendini bilme faaliyetinden ulus devlet inşa sürecinin katalizörlüğüne, ontolojik krizlerden paradigma dönüşümüne, özgürlükten zorunlu eğitime, eşitsizliklerden rekabete, ahlaktan ideolojiye, müfredattan materyale, yapay zekadan metaverse’e sayısız tartışmanın odağında eğitimi bulmak mümkün. Elbette tek bir dosya da tüm bu konulara cevap bulmak mümkün değil. Bununla birlikte Eğitim Dosyası konu ile ilgili kadim tartışmalardan güncel meselelere etrafını cami ağyarını mani bir çerçeve ve analitik bir perspektif sunmayı hedefliyor.
 
Dosya editörü Adem İnce, “Maziden Atiye Eğitim Düşüncesinin Anatomisi” başlıklı makalesinde kadim zamanlardan günümüze eğitim düşüncesinde dönüşümlerin serüveninin mahiyetini tartışıyor.
 
Mustafa Gündüz, Türk modernleşmesinde eğitimin rolünü Bernard Lewis’in Modern Türkiye’nin Doğuşu, Niyazi Berkes’in Türkiye’de Çağdaşlaşma ve Hilmi Ziya Ülken’in Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi eserleri üzerinden inceliyor. Zekeriyya Uludağ ve Olcay Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kültür ve medeniyetin zihniyet oluşumuyla ilişkisini, kültür ve medeniyet üzerinden inşa edilen toplumsal değişimin eğitimdeki yansımalarını Türkiye’de Eğitim Teorisi bağlamında tartışıyor. Fatih Uyar Türk modernleşmesinin ulus merkezli kimlik inşasında eğitimin rolünü Çalıkuşu, Vurun Kahpeye ve Ankara eserlerinde, topluma önerdiği kadın öğretmen karakterleri merkeze alarak tahlil ediyor.
 
“Eşitsizlik Tartışmaları Bağlamında “Yarışı” Kazanmak ya da Kaybetmek: Eğitimde İşte Tüm Mesele Bu!” başlıklı makalede Taner Atmaca ve Eslem Arslan Bourdieu’nün kavramsal repertuvarı etrafında Türkiye’de sınava dayalı “eğitimsel yarışın” ürettiği eşitsizliklere teorik olarak dikkat çekiyorlar.
 
Arı kovanına çomak soktukları yazılarında Ali Baltacı ve Bulut Doğan eğitim
bilimleri akademisinin ve eğitim araştırmalarının niteliğine yönelik eleştirel
bir analiz yapıyorlar.
 
Ahmet Dağ, siber dünyada Metaverse ve Yapay Zekâ gibi teknolojik imkanların,
eğitim-öğretimde meydana getireceği dönüşümlere, Yapay Zeka ve Metaverse çalışmalarının can vereceği Eduaintment eğitim tarzını konu ediyor.
 
Ali Öztürk, eğitimin felsefesi ve uygulamaları arasındaki karmaşayı ele alırken İbrahim Hakan Karataş, modern okulun geçirdiği dönüşümleri dönemleştiriyor ve bugün için dönüşümün toplumsal yönünü çözümlemeye çalışıyor.
 
Söyleşi köşesinde keyifli ve bir o kadar da özgün bir sohbet okuyucusunu bekliyor. Alanın duayen isimlerinden Kanada McMaster Üniversitesi’nden Prof. Henry Giroux ile eğitim kavramının ne’liğinden modern dönemde eğitimin nerde ve nasıl konumlandırıldığına, modern süreçlerle ilişkisine, paradigma değişiminden ürettiği özgün kavramlara geniş bir yelpazede konuşuyoruz.
 
Kenar Kayıt bölümünde ise üç makale yer alıyor. Muhammed Esat Altıntaş, medreseden üniversiteye din eğitiminin tarihsel serüveninin Ahmet Hamdi Akseki örneğinden hareketle ele alıyor. Hanife Özyer Aksaray ise yaşlılık-sosyal inşa ilişkisinde, yaşlı bireylerin yaşam deneyimleri ve bu deneyimleri nasıl ve hangi semboller aracılığıyla yeniden ürettiklerini saha verilerinden hareketle analiz ediyor. Saha araştırması verilerine dayalı bir diğer makale Ferda Öney’e ait. Çalışma da tandır ekmeği üreticisi ve işçisi konumunda bulunan kadın emeğinin tezahürleri sorgulanıyor.
 
Hayat Sahnesi bölümünde Kasım Küçükalp, klasik, modern ve postmodern dünyada eğitim anlayışının nasıl bir içerik kazandığını varlık-oluşsal ufkun dönüşümü bağlamında ele alıyor. Murat Bozkurt, sinemanın sözde muhalif ideolojik işleyişini modern eğitim ile ilişkisi üzerinden çözümlüyor. Abdulbaki Değer, “Baskın hikâyeyi gerçek hikâye sanmak” başlıklı yazısında “insan dünyası”na ilişkin çok kritik ve iddialı bir eşiğe kapı aralıyor. İsmail Güler ise eğitim paradigmasının işleyişini konu ediyor.
 
Kitaplık bölümünde ise klasiklerin ve yeni yayınların yer aldığı zengin içeriklere
sahip altı eserin kritiği yapılıyor.
 
Selam ile…
 
 
 

İÇİNDEKİLER

7 Divan Kalemi
 
9 DOSYA
 
11 Maziden Atiye Eğitim Düşüncesinin Anatomisi / Adem İnce 
21 Türk Modernleşme Anlatısında / Tarih Yazımında Eğitim / Mustafa Gündüz
43 Kültür, Medeniyet ve Zihniyet İlişkisinde Türkiye’de Eğitim Teorisinin Oluşum Dinamikleri Zekeriyya Uludağ | Olcay Bayraktar 
63 Cumhuriyetin Kuruluş Yıllarında “Kadın Öğretmen Karakterler” Örnekliğinde Eğitimden Beklentiler / Fatih Uyar 
79 Eşitsizlik Tartışmaları Bağlamında “Yarışı” Kazanmak ya da Kaybetmek: Eğitimde İşte Tüm Mesele Bu! / Taner Atmaca | Eslem Arslan
93 Arı Kovanına Çomak Sokmak: Eğitim Bilimleri Camiası ve Eğitim Araştırmalarının Eleştirel Bir Analizi / Ali Baltacı | Bulut Doğan
113 Yapay Zeka, Metaverse ve Eğitim / Ahmet Dağ 
125 Yeni İnsan Biçimleri ve Yeni Eğitim Modellerinin Krizi: Bir İnsan mı Yaratmak, Yoksa Yaratık mı? / Ali Öztürk 
141 Toplumsal Değişim Bağlamında Okulun Dönüşümü / İbrahim Hakan Karataş
 
153 SÖYLEŞİ
155 Söyleşi / Prof. Henry Giroux
 
171 KENAR KAYIT
173 Ahmet Hamdi Akseki ve Medrese’den Dârulfünûn’a Yüksek Din Öğretiminin Serencamı / Muhammed Esat Altıntaş 
185 Yaşlılığın Sosyal İnşasında Deneyimlerin Rolü / Hanife Özyer Aksaray 
201 Emek, Ekmek ve Kadın: Muş Tandır Evlerinde Çalışan Kadınlar Araştırması / Ferda Öney
 
227 HAYAT SAHNESİ
229 Modern ve Postmodern Zamanlarda Eğitimin Varlık-Oluşsal Ufkundaki Dönüşüm Üzerine Bir Deneme / Kasım Küçükalp
235 Okulsuz Toplum Düşüncesi Bağlamında İzleyicinin Eğitilerek Sisteme Dahil Edilmesi / Murat Bozkurt
247 Baskın Hikâyeyi Gerçek Hikâye Sanmak! / Abdulbaki Değer
255 Eğitim Paradigması: Ölçü Almadan Elbise Dikmek / İsmail Güler
 
261 KİTAPLIK
263 Durkheim ve Modern Eğitim - Geoffrey Walford & W.S.F. Pickering / Serdem Aras 
269 Eğitim Üzerine - Aristo / Ömer Acar 
275 Eğitim Üzerine - Zygmunt Bauman / Ezgi Kızılkaya 
283 Aptallaştıran Eğitim - John Taylor Gatto / Merve Sultan Akçakaya 
289 Eleştirel Eğitim ve Marksizm - Dave Hill / Betül Özkan Şahin 
293 Eğitim Üzerine Mektuplar - Jiddu Krishnamurti / Hatice İslamoğlu Erdem
 
299 Yazım Kuralları
300 Değerlendirme Süreci
301 Etik İlkeler
302 Yayın Politikası
DOSYA

Maziden Atiye Eğitim Düşüncesinin Anatomisi

Adem İnce

Özet: Eğitim en genel anlamıyla insanın karakterini inşa etme faaliyeti olarak tanımlanabilir. Toplumsal bir varlık olan insanın yeryüzündeki diğer varlıklardan farklılaşan bir biçimde kendini ve çevresini bilmeye/tanımaya olan ihtiyacı, eğitimi her daim en temel insani olgulardan biri yapmıştır. İnsanın varlığı kadar kadim bir gerçeklik olan eğitimin niteliği meselesi ise insanın yeryüzündeki konumu ve insana yüklenen anlam ile paralel bir zeminde şekillenmiştir. Antik/kadim dünyada insanın dikey ilişkiler temelinde konumlandırıldığı kozmolojik yaklaşım dâhilinde bir kendini bilme faaliyeti olarak görülen eğitim, yatay ilişkiler üzerinden endüstriyelleşmeyle tahkim edilmiş modern toplumsal düzen içerisinde içsel bir süreç olmaktan çıkarak daha çok davranış değişikliği zemininde ele alınan dışsal bir süreç hâline evrilmiştir. Eğitimin organik bir süreç olmaktan çıkarılıp teknik bir düzleme aktarılması, insani bir uğraş alanı olarak eğitim düşüncesinde ciddi dönüşümlere sebebiyet vermiştir. Bu makale, eğitimin maziden atiye doğru sürmekte olan bu serüveninin mahiyetini ana hatlarıyla ele almayı amaçlamaktadır. 
 
Anahtar Kelimeler: eğitim, antik/kadim eğitim, modern eğitim, kendini bilmek, maarif, Bildung

Türk Modernleşme Anlatısında /Tarih Yazımında Eğitim

Mustafa Gündüz

Özet: Modern devlet ve toplumların oluşmaya başlamasından bugüne yaşananların toplumsal kurumlar bağlamında incelenmesine modernleşme anlatısı denilir. Türkiye’nin üç asra yaklaşan modernleşme tarihini araştırmak 1960’larda başlamıştır. O günden bu yana çok sayıda araştırma yapılmıştır. Türkiye’nin modernleşme anlatılarında siyaset, ekonomi, ordu, sağlık, basın ve edebiyat daima ön planda olmuştur. Toplumsal değişim ve dönüşümde önemli yeri olan eğitimin modernleşme anlatılarında ne kadar yer aldığı ise merak konusudur. Bu yazıda Türk modernleşmesini oldukça kapsamlı anlatan ve yayımlandığı tarihten bu yana geniş çevrelerde etkili olan üç ana metnin eğitime ne kadar yer verdiği araştırılmıştır. Bernard Lewis’in Modern Türkiye’nin Doğuşu (1960), Niyazi Berkes’in Türkiye’de Çağdaşlaşma (1964) ve Hilmi Ziya Ülken’in Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi (1966) eserleri eğitime verdikleri yer açısından incelenmiştir. Literatür tarama yöntemine dayanan araştırmada, her üç metnin modernleşme anlatısında eğitime farklı düzeyde yer verdiği görülmüştür.
 
Anahtar kelimeler: Modernleşme anlatısı, Türkiye’de modernleşme, Bernard Lewis, Niyazi Berkes,
Hilmi Ziya Ülken.

Kültür, Medeniyet ve Zihniyet İlişkisinde Türkiye’de Eğitim Teorisinin Oluşum Dinamikleri

Zekeriyya Uludağ & Olcay Bayraktar

Özet: İnsan, yaşadığı hayatı geleceğe miras bırakmak amacıyla ölümsüzleştirmek ister. İhtiyaçlarını günün şartları içerisinde kabul edilebilir ölçüler içerisinde karşılamak zorundadır. Bu çabalar çeşitli ve çok boyutlu olduğu gibi insanlığın kültür ve medeniyet oluşturmasıyla ilişkilidir. Kültür ve medeniyetin zihniyet oluşumuyla bağlantısı eğitim açısından temel problemdir. İnsanın, beden ve ruhla birlikte var olduğunu savunan yaklaşımlar olduğu gibi onu sadece bedeni yönden ele alan yaklaşımlar da mevcuttur. Bu iki yaklaşım eğitim teorileri açısından ilkesel bir farklılaşmadır. Osmanlı’da devlet ve aydın kesim, belirli bir tarihten sonra, yönünü Batıya çevirmiştir. Bu süreç, Cumhuriyet’le devam etmiştir. Ancak Batılılaşma çabaları bağlamında eğitimi ve toplumsal yaşamı ilgilendiren birtakım farklılıklar ortaya çıkmıştır. Yaşanan durum kültür ve medeniyetin asli unsurlarından bir kopuş olarak ifade edilebilir. Bunun toplumsal ve kurumsal hayata belirli yansımaları olmuştur. Farklılaşma ve kopuş kültür, medeniyet, zihniyet gibi kavramlara yüklenen anlamlar itibariyle de ele alınabilir. Bu bağlamda, çalışma kültür ve medeniyet sayesinde inşa edilen hayattaki değişimin eğitimdeki yansımalarını çözmeyi amaçlamaktadır. 

Anahtar kelimeler: Eğitim, bilim, kültür, medeniyet, zihniyet

Cumhuriyetin Kuruluş Yıllarında “Kadın Öğretmen Karakterler” Örnekliğinde Eğitimden Beklentiler

Fatih Uyar

Özet: Eğitim kültürel ve sosyal birikimin, tecrübenin üretilmesinde, yaşatılmasında, gelecek kuşaklara
aktarılmasında, bireyin ve toplumsal yapının inşa sürecinde göz ardı edilemez etki alanına sahiptir. Kadim medeniyetler eğitimde insanın içsel yolculuğuna, ruhsal terbiyesine ve özünün kuvvetlendirilmesine önem verirken modern devletlerin kuruluşuyla ortaya çıkan ulus merkezli siyasal aygıtlar, yapılar, iktidarlar eğitimi vatandaşların ideolojik açıdan biçimlendirilmesine dönük bir araç olarak konumlandırırlar. Osmanlı Devleti’nin siyasal sahneden ayrılmasıyla beraber kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti ulus merkezli kurumsal bir kimliğe ve yapılanmaya sahiptir. Modernleşme, çağdaşlaşma merkezli inkılap hareketleriyle Türk milletini ileri medeniyetler safına ulaştırma kaygısı içerisinde olan cumhuriyet kadroları için eğitim ulusal bilincin ve ulus merkezli kimlik inşasının önemli bir aracı durumundadır. Eğitimin muhtevasının, yönteminin, niteliğinin önemsendiği bu dönemde eğitim sürecini yönetecek kişilere hassasiyet gösterilir ve özellikle kadın öğretmenlerin yetiştirilmesine ehemmiyet verilir. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında eğitim alanında yaşanan bu gelişmeler sesini edebiyat dünyasında hissettirmeye başlar. Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun temsilcisi olduğu erken Cumhuriyet dönemi Türk romanı yeni kurulan cumhuriyetin eğitim sahasındaki politikalarını ve tercihlerini itibari aleme taşır. Bu çalışmada ismi anılan yazarların Çalıkuşu, Vurun Kahpeye ve Ankara eserleri, topluma önerdiği kadın öğretmen karakterler bakımından başkişiler merkeze alınarak tahlil edilecektir.
 
Anahtar Kelimeler: Eğitim, ulus devlet, roman, Çalıkuşu, Vurun Kahpeye, Ankara.

Eşitsizlik Tartışmaları Bağlamında “Yarışı” Kazanmak ya da Kaybetmek: Eğitimde İşte Tüm Mesele Bu!

Taner Atmaca & Eslem Arslan

Özet: Eğitim eşitsizlikleri pek çok yönüyle kendini gösteren önemli bir pedagojik ve aynı zamanda sosyolojik bir sorundur. Bu sorunun ortadan kaldırılmaması insan kaynağının verimli şekilde kullanılmaması anlamına gelmektedir. Eğitim eşitsizlikleri sadece nedenler ekseninde ele alınacak boyutta bir konu değil, sonuçları ve etkileri etrafında da değerlendirilmek durumundadır. Günümüzde sınava dayalı eğitim anlayışının özellikle Türk eğitim sisteminde meydana getirdiği derin pedagojik krizler ve eşitsizlikler ağırlıklı olarak belirli dezavantajlı kesimleri olumsuz etkilemektedir. Ancak var olan eğitimdeki sistem, herkesi tıpkı aynı eğitim kalitesiyle eğitilmiş gibi kabul ederek aynı “yarışa” tabi tutmaktadır. Bu durumda da bazı eşitsizliklerin olması kaçınılmazdır. Bu çalışmanın temel amacı Bourdieu’nün kavramsal repertuvarı etrafında Türkiye’de sınava dayalı “eğitimsel yarışın” ürettiği eşitsizliklere teorik olarak dikkat çekmektir. 

Anahtar Kelimeler: Eğitim eşitsizlikleri, eleme, kültürel sermaye, sınav

Arı Kovanına Çomak Sokmak: Eğitim Bilimleri Camiası ve Eğitim Araştırmalarının Eleştirel Bir Analizi

Ali Baltacı & Bulut Doğan

Özet: Bu çalışma eğitim bilimleri akademisinin ve eğitim araştırmalarının güncel durumundan hareketle eleştirel bir analiz yapmaya çalışmaktadır. Bu noktada eğitim bilimlerinin içinde olduğu epistemolojik ve ontolojik krizin arka planı ele alınmış, alanda yaşanan sorunlar öz halinde değerlendirilmiştir. Eğitim bilimleri akademisyenlerinin yaşadığı kadro sorunları, alana hükmeden paradigmaların etik dışı uygulamaları, hak kayıpları, siyasetin baskısı gibi etkenlerle akademik yaşam özerkliğini yitirmektedir. Ayrıca özellikle son dönemde yoğun artış gösteren eğitim araştırmalarının niteliği, bu araştırmalarda kullanılan benzer yöntemler ve araştırmaların etkililiği de ele alınmış; bu kapsamda eğitim bilimleri akademisyenlerinin temel motivasyonunun akademik teşvik, ek ders ve akademik yükselme kriterleri olduğu, lisansüstü eğitim döneminden itibaren doçentlik kriterlerini karşılamaya yönelik çalışmalar sürdürüldüğü ve bu çalışmaların büyük çoğunluğunun yüzeysel, sığ ve eğitim bilimine katkı sunmayan nitelikte olduğu tartışılmıştır.
 
Anahtar Kelimeler: Eğitim, eğitim bilimleri, akademisyen, araştırma, etik.

Yapay Zeka, Metaverse ve Eğitim

Ahmet Dağ

Özet: Dünyada birçok şeyin değişmesine rağmen belki de en az değişenlerden birinin, eğitim-öğretim yöntemleri ve araçları olduğu söylenebilir. Eğitim-öğretimde en radikal değişiklerden biri 2019 yılında ortaya çıkan Covid-19 salgınıyla oldu. Salgınla birlikte “Sınıf, Öğrenci ve Öğretmen” kavramları, sermaye tabana sahip olan sanal düzleme (Zoom, Meet, Teams vs.) taşındı. 2021 yılında Facebook’un kurucusu Zuckerberg, şirketlerini “Meta” adında toplayacağını ve Metaverse platformunu kuracağını söylediğinde ticaret ve eğlence sektöründeki firmalar, hemen platform satın alma ve kurma işine girdiler. Metaverse platformu, eğitimin önemli parçası hâline geleceği gibi Yapay Zeka çalışmalarının gelişmesi de eğitimi şimdiden etkilemeye başlamıştır. Siber âlem ile YZ uygulamalarının kesişmesine ilaveten insan zihni ile zeki makinelerin birleşmesi olan teknolojik tekillik, eğitimin tüm yapısını değiştirecek radikal bir teknoloji türüdür. Mevcut eğitim-öğretim biçimi tüm teknolojik dönüşümlerine karşın “sıkıcı” ve “tekdüze” kalmaktadır. Eğitim-öğretim, söz konusu bu mevcut biçiminden YZ ve Metaverse vb. teknolojik çalışmalarla kurtularak son yıllarda pratik eğitim-öğretim tarzı olarak geliştirilen Edutaintment/ Eğit-eğlence sürecine taşınmaktadır. Bu çalışmada; eğitim-öğretimin geldiği süreçte Metaverse ve Yapay Zekâ gibi teknolojik imkanların, eğitim-öğretimde meydana getireceği dönüşümlere, YZ ve Metaverse çalışmalarının can vereceği Eduaintment eğitim tarzına değinilecektir.
 
Anahtar Sözcükler: Eğitim-öğretim, yapay zeka, metaverse, teknolojik tekillik, edutaintment.

Yeni İnsan Biçimleri ve Yeni Eğitim Modellerinin Krizi: Bir İnsan mı Yaratmak, Yoksa Yaratık mı?

Ali Öztürk

Özet: Küresel ve postmodern dönem birçok kadim yapının alışkanlık ve sistematiğini yeniden yapılanmaya zorluyor. Bunlardan birisi de modern döneme ait katı ideolojik ve sistematik gönderilerin pragma ve konjonktür merkezli esnetilmesi sorunudur. Ancak yeni dönem paradigmasız teknoloji ve fabrik ürünlerin gerçekte kendine özgü subliminal (bilinçdışı) değerler ve sistematikler içerdiği de ıskalanmaktadır. Hızla yayılan ve bütün eğitim kurumlarını rehin alan tekno-eğitim materyal ve müfredatları, modellenmeye çalışılan öğretim programları vb. birçok üretim ve teklif alanı gerçekte katı birtakım kabullerin yan ürünleridir. Buna bağlı olarak ne tür bir insan meydana getirmek istediği ya da ne türden insanın üretimlerine kaynaklık ettiği anlaşılması gerekmektedir. Nitekim son dönemde öne çıkarılan kimi değerlerin eğitime yansıtılmak istenmesi, buna bağlı olarak insanileştirme ve teknolojik aklın beslediği hikâye arasında uzlaşmaz bir çatışmanın olduğu dikkate değer biçimde göze çarpmaktadır. Bu çalışma çağımız insanını ve onun tüm ilişki ve üretimlerini etkileyen dijitalleşme süreçlerinin İmajoloji disiplinin metot ve imkanlarıyla incelenmesi, anlaşılması ve imkanlarından faydalanılmasını sağlar. Karşılaştırmalı teorik bir çalışma olmakla birlikte toerize etme becerisi içermektedir. Buna bağlı olarak yeni kavramlar ve modeller teklif edilmiştir. 

Anahtar Kelimeler: Yeni İnsan, Yeni Eğitim, Dijitalizm, Eğitim Teknolojiler, İmajoloji

Toplumsal Değişim Bağlamında Okulun Dönüşümü

İbrahim Hakan Karataş

Özet: Modern okulun çağdaş beklentileri karşılamakta yetersiz kaldığı ve dönüşmesi gerektiğine dair beklenti ve tartışmalar devam etmektedir. Okulun bir toplumsal kurum olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında okulun dönüşümü için toplumun dönüşmüş olduğunu kabul etmek ve toplumsal dönüşümün bir gereği olarak da okulun dönüşümünü analiz etmek gerekir. Bu araştırmada, okulun dönüşümüne yönelik toplumsal talebi anlamaya dair bir arayış söz konusudur. Bu kapsamda modern okulun geçirdiği dönüşümler dönemleştirilerek incelenmiş, bugün için dönüşümün toplumsal yönü çözümlenmeye çalışılmıştır. Yapılan analizler sonucunda toplumsal dönüşümün okula yansımalarını çözümlemek için daha fazla veri ve araştırma sonucuna gereksinim olduğu, toplumsal dönüşümün okula yansımalarını bütün toplumlar için genellemenin mümkün olmadığı görülmemektedir. Ancak dönüşen toplumun talep ettiği okulun genel olarak akademik işlevlerinin ötesinde iyi olma halini, psiko-sosyal dayanıklılığı, belirsizliklerle yaşama becerilerini, rehberlik ve yönlendirmeyi, yaşam boyu gelişmeyi, doğal, sosyal ve küresel sürdürülebilirliği önceleyen yaşam alanları olmaya yöneldiğine dair işaretler görülmektedir. 

Anahtar Kelimeler: Modern okul, okulun dönüşümü, toplumsal değişim.
SOHBET

Prof. Henry Giroux

İngilizceden tercüme eden: Ömer Faruk Akman

"Yavaş yaşamayı ve tefekkür etmeyi mümkün kılan aykırı bir dünya düzeni hayal edemeyen bir toplum, otoriter kapitalizmin, neoliberalizmin ve potansiyel olarak faşizmin yanında yer alan bir toplumdur.”
KENAR KAYIT

Ahmet Hamdi Akseki ve Medrese’den Dârulfünûn’a Yüksek Din Öğretiminin Serencamı

Muhammed Esat Altıntaş

Özet: XVIII.asrın son çeyreğinde mektepleşme süreciyle başlayan, Tanzimat’tan itibaren yaygınlaşan modern mektepler sebebiyle eğitim ve öğretim ikili yapıya geçmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte oluşan hürriyetçi ortamda medreselerin yetersizliğine ilişkin bizzat medrese içerisinden eleştiriler yöneltilmiş, medreseleri ıslah adına çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bir yandan geleneksel olanın ıslahına yönelik bu çalışmalar yapılırken diğer yandan geleneksel olanın tamamen dışında yeni bir yapılanmaya da gidilmiş, bu bağlamda Dârulfünûn’da Ulûm-ı Âliyye-i Dîniyye (Ulûm-ı Şerîyye) fakülteleri ihdas edilmiştir. Osmanlı’da ilmiye sınıfının ve medreselerin modernleşme süreçleriyle birlikte ciddi değişimlere uğradığı bu süreçte yetişmiş önemli isimlerden birisi de Ahmet Hamdi Akseki’dir. Akseki, klasik medrese eğitimi almanın yanında Dârulfünûn Ulûm-ı Âliyye-i Dîniyye Şubesi, Dârul Hılâfetil Aliyye Medresesi ve Medresetül Mütehassısîn gibi modern mekteplere de devam ederek geleneksel ve modern eğitim kurumlarını yakından tecrübe etmiştir. Hem bir medreseli olan hem de Dârulfünûn İlahiyat Şubesi ile irtibatı olan Akseki’nin yüksek öğretim tedrisatını tamamladığı yıllar, medrese ıslahatının yapıldığı, Dârulfünûn Ulûm-ı Şerîyye şubesinin medrese ile birleştirilerek Dârul Hılâfetil Aliyye Medresesi’nin açıldığı, medrese ile üniversite ve dini ilimlerle seküler ilimler arasında ilişkilerin kurulmaya çalışıldığı döneme tekabül etmesi açısından mühimdir. Bu makalede hem medreselerin ıslahıyla ilgili çalışmalara hem de medreseden Dârulfünûn’a geçiş süreçlerine Ahmet Hamdi Akseki’nin hayatı üzerinden bakılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ahmet Hamdi Akseki, Medrese, Mektep, Dârulfünûn, Yüksek Din Öğretimi.

Yaşlılığın Sosyal İnşasında Deneyimlerin Rolü

Hanife Özyer Aksaray

Özet: Yaşlılık, bir deneyimdir ve bu deneyim çok sayıda faktörden etkilenir. Konu, makro olarak sosyal bilimlerde, mikro olarak ise sosyoloji ve sosyal hizmetler açısından büyük önem arz etmektedir. Sağlık bilimlerinde, yaşlanma ve bunun beraberinde getirdiği sağlık sorunları olarak ele alınan yaşlılık, sosyal bilimler alanında kendine 2005 yılından sonra daha fazla yer bulmuştur. Sosyoloji, yaşlılığın toplumsal yönünü ve mekân aidiyet ilişkisini ele alırken sosyal hizmet bölümleri yaşlılıkta barınma, bakım, evde bakım, gündüzlü bakım hizmetleri, beslenme ve fiziki deformasyon konularıyla ilgilenmektedir. Makalemizde yaşlılık sürecinde deneyimlerin rolü tartışılmaktadır. Çalışmada yaşlılık alanındaki sınırlı literatüre bağlı kalınarak yaşlılık kavramları, yaşlılıktaki sembolleri ve sosyolojik açıdan yaşlanma kuramları ile yaşlanmanın sosyal sembol ve rollerle nasıl oluştuğu araştırılmıştır. Yaşlılık-sosyal inşa ilişkisinde, yaşlı bireylerin yaşam deneyimleri, bunu sosyal ilişkilerinde nasıl ve hangi semboller aracılığıyla yeniden ürettikleri, sonraki nesillere nasıl aktardıklarına ve kendi yaşantı dünyasındaki önemine değinilmektedir. Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, sosyal inşa, yaşam deneyimi, öğrenilen deneyim, aktarılan deneyim

Emek, Ekmek ve Kadın: Muş Tandır Evlerinde Çalışan Kadınlar Araştırması

Ferda Öney

Özet: Ülkemizde kadın emeği çeşitli iş kollarında yoğun bir şekilde yer almakta ve kadınların ekonomik etkinliklere katılımı sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu sektörler arasında elbette tüm kariyer ve meslek alanları yer almasına karşın kadınların geleneksel rol ve yetkinliklerine uygun ekonomik etkinliklerde daha fazla yer aldığı düşünülmektedir. Özellikle geleneksel dünyayı temsilen taşra şehirlerinde bu durum daha da yaygındır. Muş ilinde de benzer şekilde hane içindeki tüketim ve üretim unsurlarının giderek kamusallaşması ve piyasa koşullarında üretim alanı olarak ortaya çıkmasına paralel tandır ekmek üretimi de kadınların görünür oldukları alanlardan biri olmuştur. Muşlu kadınların, şehrin çeşitli semtlerinde üretim yapan fırınlarda şehir ekonomisi için etkin bir rol oynaması hem kadının ekonomik ve sosyal hayata dâhil olması hem de kendi yaşamını idame ettirebilmesi açısından önem kazanmaktadır. Bu gerçek üzere planlanan araştırmanın çıktılarına dayalı olarak Muş il merkezi çerçevesinde yayılmış Tandır fırınlarında çalışan kadınların ekonomik katkısı, katılımı, sebepleri ve sonuçları vb. farklı başlıklar altında irdelenmiştir. Nitel araştırma tasarımı içinde derinlemesine görüşmeler yapılarak gerçekleştirilen araştırmanın verileri ile konu kadın, taşra ve ekonomi denkleminde analiz edilmiştir. Araştırma giderek yaygınlaşan kadın emeğinin güvencesiz ve hak ettiği değerden yoksun bırakılışını göstermek amacındadır. Tandır ekmeği üreticisi ve işçisi konumunda bulunan Muşlu kadınların sosyo-ekonomik durumuna odaklanılmış, beklentileri ve sorunları, mesleğin gelecek açısından hangi yöne evrildiği ve bu devinim içerisinde kadın emeğinin tezahürleri sorgulanmıştır. 

Anahtar Kelimeler: Kadın emeği, Tandır, Piyasa ekonomisi, Muş, Aile
HAYAT SAHNESİ

Modern ve Postmodern Zamanlarda Eğitimin Varlık-Oluşsal Ufkundaki Dönüşüm Üzerine Bir Deneme

Kasım Küçükalp

Modern öncesi dünya söz konusu olduğunda bu ufuk, aşkın bir varlık ve hakikat anlayışının vücuda getirmiş olduğu bütünlüklü ve amaçlı bir âlem anlayışına bağlı olarak serpilip gelişen bir karaktere sahipti. Buna göre âlemde bulunan her varlık, kendi mevcudiyetinin özünü veya anlamını oluşturan bir amaca sahip olup, insan da söz konusu süreçten müstağni değildi. İnsan oluş demek, öfke, şehvet, akıl vb. sahip olunan tüm güçlerin insanın dünyada oluş amacı doğrultusunda seferber edilmesi anlamına gelmekteydi. Zira klasik varlık ve hakikat anlayışına göre, ne bir bütün olarak doğa, ne de bütünün içerisinde bulunan insan doğası amaçsız ve başıboş bir yapıya sahip olmayıp, insan için doğal olan da, varoluş amacına uygun bir varoluş kazanması olmak durumundaydı. Niteliksel ayrımların işbaşında olduğu klasik varlık ve hakikat anlayışı açısından eğitim de, gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda olsun, insanın, bizatihi varlık/Tanrı tarafından kendisine biçilen söz konusu özüne/doğasına uygun bir varoluş pozisyonu almasına yönelik bir faaliyete karşılık gelmek durumundaydı. Böyle bir eğitim telakkisinin en bariz özelliği ise, entelektüel ve ahlaki eğitimin veya başka bir ifadeyle teorik ve pratik boyutun birlikte değerlendirilmesi olup, kişinin entelektüel yetkinliğini, ahlaki yetkinlik veya kemalinden ayrı görmeyen bir mantığa sahip olmasıdır. Bilhassa klasik felsefelerde insanın hakikatle irtibat kurma sürecinin, varlık veya nefs mertebelerinde mesafe kat etmesine bağlı görülmesi; ahlaki veya pratik düzlemde düşük ilgileri olanların hakikatle yüksek düzeyde bir temas içerisinde olamayacağının düşünülmesi bu tespiti doğrular niteliktedir. 

Okulsuz Toplum Düşüncesi Bağlamında İzleyicinin Eğitilerek Sisteme Dahil Edilmesi

Murat Bozkurt

“Eğitim”in (igit kökünden) kelimenin tam anlamıyla (hayvan veya köle) “beslemek, yetiştirmek” olduğu modern çağda insan da “iğdiş” (igit kökünden) edilerek yetiştirilmektedir. Olumlu yanlarını göz ardı etmemekle birlikte fetişistik bir tavırla pazarlanan modern eğitimin (bkz. Adem İnce, Eğitilmiş İnsanın İmali) her şeyin şartı olduğu ve her şeyin üstesinden geleceği düşüncesi, İngiliz Aydınlanması’nın (dolayısıyla kapitalizmin ve kolonyalizmin de) öncü filozoflarından Bacon’ın, bir mütearife hâlini alan “bilgi güçtür” sözünün reel ve modern dünyadaki karşılığıdır. Bilginin ontolojik bir güç olmaktan teknik bir güç olmaya evrildiği modern dönemde “hegemonik bilgi”nin işlevi, insanın kendine hâkim olmasından çok ötekine hâkim olmaya yöneliktir. Kendi dışındaki her şeyi (doğayı vahşi, insanı yabani, toplumları berberi/barbar olarak tanımlayıp) bilmek/ tanımak için değil bölmek/egemen olmak için tanımlayan Batı’ya has bu düşünce biçimi, insanı kendine ve hayata yabancılaştıran, yabani tavırlar sergileyen organizmalar hâline getirmektedir.

Baskın Hikâyeyi Gerçek Hikâye Sanmak!

Abdulbaki Değer

Baskın hikâyenin gerçek hikâye olmadığını bilmek “insan dünyası”na ilişkin çok kritik ve iddialı bir eşik. Peki, neden kritik bir eşik? Çünkü çoğunlukla içinde bulunduğumuz tarihsel-toplumsal koşulları, içine yerleştirildiğimiz ilişki ağını, muhatap olduğumuz kurumsal yapılanmayı, işleyişi ve bize giydirilen rolleri sorgusuzca benimsiyoruz. Gerçekliğimizin, bir hikâyenin gerçekliği olduğundan ziyade hikâyemizin gerçek olduğuna inanırız, öyle kabul ederiz. Bu açıdan insanın toplumsal bir varlık oluşunu, dünyasının ‘doğal’ değil kültürel dolayısıyla olumsal olduğunu fark etmek, fark edebilmek çok kritik bir eşik.

Eğitim Paradigması: Ölçü Almadan Elbise Dikmek

İsmail Güler

Hikâye bu ya, bir gün içerisinde matematikçi, fizikçi, kimyacı gibi bilginlerin bulunduğu bir grup Anadolu’ya, kışın şiddetli olduğu bir hafta, gezmeye giderler. Hava şartlarının gittikçe kötüleşmesiyle en yakın köye doğru yola koyulur, köyün hemen girişinde bulunan küçük bir evin kapısını çalarlar. Kapıyı yaşlı bir zat açar, yolcuların durumunu görünce hemen içeriye buyur eder, sobanın bulunduğu odaya yerleştirir; kendisi de üşüyen misafirlerinin içini ısıtacak sıcak çorba getirmek üzere mutfağa geçer. Sıcağın etkisiyle kendilerine gelen bilginlerden birisi, matematikçi, dikdörtgen odada sobanın bir köşede bulunmasını ve altına taşlar konularak yükseltilmesini işaret ederek, odanın iyi ısınması için aslında hendesî açıdan sobanın dikdörtgenin köşegenlerinin kesişme noktasında bulunması gerektiğini söyler. Fizikçi ise sorunun yalnızca hendesî bir sorun olmadığını, odanın coğrafî yönünün, hava akışının vb. başka unsurların da dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla sobanın, iyi bir ısınma için, odanın kuzeye yakın bir noktası üzerinde bulunmasının elzem olduğunu vurgular. Bilginler arasında tartışma uzayınca, biyolog, bu kadar tartışmaya gerek bulunmadığını, evin sahibi geldiğinde kendisine sorulup niçin sobayı odanın bir köşesinde yerleştirdiğinin öğrenilebileceğini söyler. Bilginler biyoloğun bu teklifini kabul eder ve ev sahibinin odaya dönmesini beklerler. Ev sahibi içeriye girince her bir bilgin, sobanın herhangi bir köşede değil de odanın neresinde bulunması gerektiğine ilişkin kendi teorilerini ayrıntılı bir biçimde anlatır. Açıklamaları dikkatle dinleyen ev sahibi, konuşmalar bitince şöyle der: “Dediklerinizden hiçbir şey anlamadım. Sobanın durumuna gelince, borum yetmedi; ben de mecburen sobayı eldeki boruların yeteceği yere kurmak zorunda kaldım. Taşlarla sobayı da biraz yukarı kaldırdım ki borular tam yetsin.”
KİTAPLIK

Durkheim Ve Modern Eğitim - Geoffrey Walford & W.S.F. Pickering

Serdem Aras

Kitapta Durkheim’ın modern eğitim üzerindeki düşünceleri üç farklı alanda ele alınmıştır. İlk etapta Durkheim’ın eğitime dair fikirleri analiz edilmiştir. Bu bölümde daha çok Durkheim’ın eğitime dair düşünceleri ayrıntılı olarak işlenmiştir. İkinci etapta, modern eğitim sorunları Durkheim çerçevesinde incelenmiş, onun anlamaya ve açıklamaya dayalı çalışmaları incelenmiştir. Son olarak da Durkheim’ın düşünceleriyle modern eğitim kuramı ilişkilendirilmiştir. Bu bölümde yazarlar günümüzün önemli kuramcılarıyla Durkheim’ın düşüncelerinin kalıcı etkisine işaret etmektedirler. Bu kitap uluslararası perspektifte kaleme alınmış ve sosyologların yanı sıra eğitim uzmanlarını da yakından ilgilendirecektir.

Eğitim Üzerine - Aristo

Ömer Acar

Eğitim, iyi olanı mutluluğa, mutlu olanı iyiliğe dönüştürmektedir. Eğitim olması gerekenin amacını, uyumunu, dengesini ve ilişkisini sağlamaktadır. Bunun için eğitim insanların özünün oluşmasına anlam yüklemektedir. Literatürde eğitim ile ilgili birçok çalışma yer almaktadır. Ancak Eğitim Üzerine eserinde ilk önce iyi olabilmenin ve iyi olmanın mutluluk, uyum, siyaset sanatı gibi hususlar ile ilişkisini sorular sorarak ve birbirleri ile ilişkilendirerek ele alması daha özgün olmasına ve asıl meselenin ne olduğuna yönlendirmesi açısından önemlidir. Kitap, üç ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler A, B ve C şeklinde sınıflandırılarak, A.Nikomakhos’a Etik’in I. ve II. Kitaplarından, B. Etik’in X. Kitabından ve C. Politikadan şeklinde ana başlıklar oluşturulup alt başlıklar ile açıklanmaya çalışılmıştır.

Eğitim Üzerine - Zygmunt Bauman

Ezgi Kızılkaya

Zygmunt Bauman’nın söyleşilerinden oluşan bu derleme eser kısa kısa yirmi ayrı bölümden oluşmaktadır. Eğitim Üzerine eserinde her bir bölümde genel hatlarıyla çağdaş eğitimin açmazlarını merkeze alarak, yabancılarla yaşamanın zorunluluğu ve yolları, Avrupa’daki göçmenlik ve göçmenliğin eğitime etkisi, kimliğin akışkanlığı, yaşam boyu eğitim, kapitalizmin illüzyonları, kuşak değişimi, bilgi toplumu, toplumsal eşitsizlik, tüketim kültürü ve din gibi konuları eğitim krizine etkisi üzerinden tartışmaya açmaktadır. Bu çalışmayı bizler için önemli kılan ise, ilk kez çeşitli insan toplumlarının aralarındaki farklılıklara, evrensel ve genel geçer bir model önerilemediğini tartışıyor olmasıdır. 

Aptallaştıran Eğitim - John Taylor Gatto

Merve Sultan Akçakaya

Kitabın geneline hâkim olan görüş, okulların kusursuz işleyen bir mekanizma olduğudur. Aslında çelişkili gibi görünen bu iddia, yazarın fikirlerini destekler niteliktedir. Öyle ki Gatto’ya göre okullar bireylerin, mevcut sisteme itaat etme, özgürlüklerini kısıtlama, birey olma bilincini yok etme gibi görevleri başarıyla yerine getirmektedir. Yazar, bahsi geçen olumsuz yargıları okulların temel amacı olarak takdim etmiş ve bu iddiasını farklı örnekler üzerinden açıklamıştır.

Eleştirel Eğitim ve Marksizm - Dave Hill

Betül Özkan Şahin

Bu kitap İngiliz Devrimci Marksist bir politikacı, bir sendika aktivisti aynı zamanda da akademide profesör olan Dave Hill'in hem şahsi hem de ortak yazarlı makalelerinin yedisinden oluşmuş bir derlemedir. Giriş hariç yedi kısımdan oluşan kitabın bölümleri farklı zamanlarda yayınlanmış, –birbiriyle ilintili olsa da- farklı konular üzerine yazılmış makalelerden oluştuğu için her bölümün içeriğinden kısaca bahsedilmesi gerektiği kanaati taşımaktayım. Kitabın önsöz yazarı Peter Mclaren; Dave Hill’i “sınıf temelli sömürünün hem önemini hem de önceliğini, kapitalizmin belirleyici özelliğini ve sermaye-emek ilişkisini azımsayan yaklaşımlara itiraz ederek, Klasik Marksist toplumsal analizini benimseyen devrimci demokratik bir Marksist” olarak tanımlamıştır (s.23). Hill’ de bu düşünce tarzını ortaya koyan “bu Marksist bir kitaptır” cümlesine kitabın ilk giriş satırında yer vermiştir

Eğitim Üzerine Mektuplar - Jiddu Krishnamurti

Hatice İslamoğlu Erdem

Krishnamurti’nin kritik edeceğimiz eserinin temel motivasyonu, insanın içindeki doğal ve derin anlama isteğidir. Her insanın kendini tanımayı öğrenmekle kendini özgürleştirebileceğini ifade eden yazar, bu öğrenme biçimini bir sanat faaliyeti olarak tahayyül eder. Krishnamurti’nin okullara gönderdiği bu mektuplar, onun öğrenme sanatı hakkındaki öğretilerinin gerçekleşme imkânının önünü açacak bir reçete mahiyetindedir. Yazar; eğitime dair ele aldığı okul, öğretmen, düzen, disiplin, dikkat, zekâ, özgürlük gibi kavramların hâlihazırda kullanıldığı formlarını yapısöküme uğratarak onları yeniden tanımlar. Buna göre Krishnamurti’nin okulları hem öğrenme hem de unutma yerleri olmaları açısından devrimcidirler. Keşfetmek olarak tanımladığı gerçek öğrenme sanatı için iki önemli şart vardır; öğrenmeyi sınırlayan, hareketsiz kılan koşullanmaları unutmuş açık bir zihin ve bilinç dışı korkulardan kurtulmuş bir ruh. Zira korku, çatışmaların ve çatışmadan korkan görüş birliğinin köküdür. Bu korkudan arınmadıkça iyileşmeye dair umut da azalır. Krishnamurti, sadece sorunu tespit etmekle kalmaz, bu sorunu nasıl aşabileceğimizin formüllerini de verir. Ona göre arınmanın gerçekleşeceği ilk yer okuldur. 
 
Tüm Sayılar
Sosyoloji Divanı Kitaplığı
Basında Biz
Duyurular
Formlar
Satış Noktaları