TR
 
EN
 
Hakkında | Amaç ve Kapsam | Etik İlkeler ve Yayın Politikası | Yazım Kuralları | Değerlendirme Süreci | Editör, Yayın ve Danışma Kurulu | Dizin | İletişim
 
1. SAYI
2. SAYI
3. SAYI
4. SAYI
5. SAYI
6. SAYI
7. SAYI
8. SAYI
9. SAYI
10. SAYI
11. SAYI
12. SAYI
13. SAYI
14. SAYI
15. SAYI
16. SAYI
17. SAYI
18. SAYI
19. SAYI
20. SAYI
21. SAYI
22. SAYI
23. SAYI
 
 
2. SAYI // KOMÅžULUK

DİVAN KALEMİ

sosyoloji divanı mütevazı ama derin yürüyüÅŸünü sürdürüyor. Yeni bir sayı ile bu yürüyüÅŸü pekiÅŸtiriyor. Elbette, her ne olursa olsun bir yürü-yüÅŸün sancılı ve bereketli olduÄŸunu bilerek. Güvenerek ve inanarak. Ä°lk sayının doÄŸumundan aldığı cesaret ve inançla kendi rotasında ilerlemek istiyor. Sözlerini, kelimelerini, cümlelerini bu dünya gerçekliÄŸine duyura-rak, kendi kaleminin izlerini bırakmak istiyor. Bunun büyük bir heyecanı, cesareti, azmi, gayreti ve samimiyeti gerektirdiÄŸini bilerek. Kalemi, kelamı, sözü, yazıyı büyük kapı, insana bakan bir pencere bilerek. Yazının ve sözün insan bakışının bir yansıması olduÄŸunu söyleyerek. Bundan dolayı sosyoloji divanı ilkin yazıya ve söze bir davet olmak istiyor. Ä°nsanın dünyasına, o dünyanın ayrıntılarına kalemi ÅŸahit tutmak istiyor. 

Ä°lk sayısında TaÅŸra’yı deÄŸiÅŸik boyutlarıyla ele alan sosyoloji divanı, ikinci sayısında ise KomÅŸuluk meselesini enine-boyuna irdelemektedir. Åžehir hayatının bir gereÄŸi ve gerçeÄŸi olan komÅŸuluk, temel bir yapı olarak varlığını hissettirmektedir. Toplumsal hayatın önemli bir kurumu olan kom-ÅŸuluk, zaman ve ÅŸartlar ortamında kendini yeniden üretebilmekte, dünden bugüne biçimleri, ritüelleri, profilleri de deÄŸiÅŸebilmektedir. Ä°nÅŸa ve deÄŸiÅŸim süreçlerinin arasında kendi gerçekliÄŸini her daim ortaya koyabilen komÅŸu-luk, katı yalnızlığın ve bireyselliÄŸin hüküm sürdüÄŸü çaÄŸlarda insana yeni nefesler sunmaktadır. Ä°nsanın insana yakınlığını, el uzatmasını, merhameti-ni, sempatisini ve muhabbetini simgeleyen komÅŸuluk, toplumun yaralarına bir merhem olma imkânını taşımaktadır. Bunun için komÅŸuluk hukukunun, komÅŸu hakkının, komÅŸuluk iliÅŸkisinin önemini kavrayan bir mahalle ve ÅŸehir inÅŸası kaçınılmazdır. Bu temel deÄŸerin etrafında bir inÅŸanın gereÄŸine inanan sosyoloji divanı komÅŸuluÄŸu konuÅŸmayı önermektedir.

KomÅŸuluk dosyasına deÄŸerli kalemler katkıda bulunmaktadır. Musta-fa Aydın, ütopya ile dram arasında komÅŸuluÄŸun durumuna iliÅŸkin temel tespitler yapmaktadır. KomÅŸuluk, sahici bir toplumsal kurumdur ve toplum-sal dönüÅŸüm sürecinden etkilenmektedir. Ahmet Koyuncu, gündelik hayat-ta komÅŸuluÄŸun önemi, anlamı ve deÄŸiÅŸen çevresini irdelemektedir. Celaled-din Çelik, komÅŸuluÄŸun dini çevresini iÅŸaret eden makalesi ile din-komÅŸuluk iliÅŸkisini mercek altına almaktadır. Bekir Biçer, komÅŸuluÄŸun tarihsel serü-venini özelde Türk tarihi baÄŸlamında ele almaktadır. Köksal Alver, komÅŸu kimdir sorusunun ardında komÅŸu portresini ayrıntılı bir ÅŸekilde çözümle-mektedir. Abdullah Harmancı, edebiyatta komÅŸuluÄŸun görünümleri üzerine derinlikli bir araÅŸtırma ortaya koymaktadır. M. Ali Aydemir, sosyal serma-ye kuramı açısından komÅŸuluÄŸun kıymetini irdeleyen makalesinde komÅŸu-luk iliÅŸkisinin nasıl bir zenginliÄŸe yol açtığına dair önemli hatırlatmalarda bulunmaktadır. Tuba CoÅŸandal ise bir hatıra evreni olan komÅŸuluÄŸun izleri-ni hatıralarda ve anılarda aramaktadır. 

Bu sayının sohbet köÅŸesinde sosyoloji dünyasının beyefendilerinden deÄŸerli hocamız Mahmut Atay’ı ağırlıyoruz. Hocamızın dilinden sosyoloji ile tanışma hikâyesini, Türk sosyolojisinin özelliklerini, sosyolojik bakışın ayrıcalıklarını konuÅŸuyoruz. 

Kenar Kayıt bölümünde üç makale yer almaktadır. Ömer Miraç Ya-man ile Bedrettin Kesgin, son yılların önde gelen bir meselesi olan TOKÄ° uygulamalarını tartışmaktadırlar. TOKÄ°’nin nasıl bir ev tasarladığı ve bu tasarımın toplumsal ve iktisadi ÅŸartlarda ne anlama geldiÄŸi makalede karşı-lık bulmaktadır. Ahmet Sarı ile Cemile A. Ercan, Orhan Pamuk’un Masu-miyet Müzesi romanını deneysel roman baÄŸlamında incelemektedirler. Hü-seyin Çil ise bir edebiyat sosyolojisi örneÄŸi olarak Tarihsel Roman gerçeÄŸi-ne eÄŸilmektedir. 

Hayat Sahnesi bölümü, hayattan enstantaneler ve fragmanlar içer-mektedir. Seyfettin Kurt, bu defa bir arzuhalcinin gözünden hayata bak-maktadır. Hilmi Uçan, fes baÄŸlamında toplumsal dönüÅŸümler ve siyaset sarmalındaki kıyafet gerçeÄŸini irdelemektedir. Zeki Saka, cami ve mektebi mekan sosyolojisi açısından analiz etmektedir. Mekanların hayata ve insana açılan kapılar olduklarını hatırlatmaktadır. 

Bir hayli zengin içeriÄŸe sahip olan Kitaplık bölümü, yeni yayınları deÄŸerlendirmekte ve kitap kritikleri yapmaktadır. 

Selam ile…
 
     

İÇİNDEKİLER

5   DÄ°VAN KALEMÄ° | Editör
 
  DOSYA: KOMÅžULUK
9   Ahmet Koyuncu | Gündelik Hayatta KomÅŸuluk
23   Köksal Alver | KomÅŸu Kimdir?
37   Mustafa Aydın | Dramdan Ütopyaya KomÅŸuluÄŸun DönüÅŸümü
55   Bekir Biçer | KomÅŸuluÄŸumuzun Tarihsel Serüveni
69   Celaleddin Çelik | Din ve KomÅŸuluk
79   M. Ali Aydemir | KomÅŸuluk ve Sosyal Sermaye
95   Abdullah Harmancı | Edebiyatta KomÅŸuluk
115   Tuba CoÅŸandal | Hatıralar ve KomÅŸuluk
 
  SOHBET
131   Prof. Dr. Mahmut Atay ile Sosyoloji Sohbeti
 
  KENAR KAYIT
141   Ömer Miraç Yaman-Bedrettin Kesgin | Muhafazakarlığın Aile Vurgusu ve Toki Uygulamaları
159   Ahmet Sarı-Cemile Akyıldız Ercan | Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi: Deneysel Bir Roman
177   Hüseyin Çil | Tarihi Romanların Sosyolojik Ä°mkanı
 
  HAYAT SAHNESÄ°
197   Seyfettin Kurt | Arzuhalciler
203   Hilmi Uçan | Fes ve Toplum
211   Zeki Saka | Çaybaşı Camii ve Mektebi
 
  KÄ°TAPLIK
219   Ertan Özensel | Din Ekonomisi
223   Mahmut H. Akın | Sosyolojik DüÅŸünce GeleneÄŸi
227   Erhan Tecim | Asi Åžehirler
233   Mehmet UÄŸraÅŸ | Mahalle
237   Faruk Karaarslan | Durkheimı Anlamak
241   Ejder UlutaÅŸ | Pantolonun Politik Tarihi
249   Halime Ünaldı | Türkiye’de Popüler Roman
255   Nilüfer Öztürk | Bilimi Yeniden Okumak
259   Ä°brahim Nacak | Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi
265   Metin Eken | Sahanın Sesleri
271   Merve Çetin | Subliminal Ä°ÅŸgal Üzerine
 
275   ÖZETLER
 
287   YAZARLAR
DOSYA

Gündelik Hayatta Komşuluk

Ahmet KOYUNCU

Gündelik hayat, birey ve toplumun yaÅŸamında rutinleÅŸen çoÄŸul bir yaÅŸama formu/stili olarak toplumsal yaÅŸamda farklı biçimlerle gerçekliÄŸe dönüÅŸen deÄŸer, tutum ve eylemlerin olaÄŸanlaÅŸmış dünyasını yansıtmaktadır. Dolayısıyla, gündelik hayatı anlamak ve incelemek bir bütün olarak hayatı anlamak ve incelemektir. Bu çalışmada da gündelik hayat, komÅŸuluk iliÅŸkileri üzerinden çözümlenmeye çalışılmıştır. Nitekim komÅŸuluk, deÄŸiÅŸik toplumlarda ve coÄŸrafyalarda, yaÅŸantı biçimleri, ritüelleri, dil ve eylem pratikleri itibariyle farklılıklar arz etse de toplumsalın tahlilinde birçok veriyi içinde barındıran bir sosyal müessese konumundadır. Bu baÄŸlamda, eylem kalıpları ve davranış kodları, yüklendiÄŸi anlamlar, nesneler, mekanlar, eylemler ve simgeler gibi komÅŸuluÄŸun temel parametreleri üzerinden gündelik hayatın dönüÅŸümü ve bu dönüÅŸüme ÅŸahitlik eden komÅŸuluÄŸun tarihsel süreç içindeki konumu ele alınmıştır.

KomÅŸu Kimdir?

Köksal ALVER

KomÅŸu kimdir ve nasıl olmalıdır sorusunun cevapları gerek atasözlerinde, gerek dini metinlerde (ayetler ve hadisler) ve ilgili literatürde doyurucu bir ÅŸekilde verilmektedir. Söz konusu metinler ve sözler, komÅŸuluÄŸun deÄŸerini ve kıymetini anlamak açısından ilk elden bilgiler ihtiva etmektedir. KomÅŸunun nasıl olması gerektiÄŸi, komÅŸuluÄŸun sürdürülmesinin ÅŸartları, komÅŸu portresinin ayrıntıları, tartışmadan uzak bir açıklıkla ortaya konmaktadır. Bu makale komÅŸuluÄŸu kiÅŸisel gözlemler arasında deÄŸerlendirmekte ve belli sonuçlara varmaktadır.

Dramdan Ütopyaya Komşuluğun Dönüşümü

Mustafa AYDIN

KomÅŸuluk, aile, akrabalık gibi önemli beÅŸeri oluÅŸumlardan birisidir. BildiÄŸimiz kadarıyla hayvanlar dünyasında bir komÅŸuluktan söz edemeyiz. Ä°nsan, komÅŸuluk düÅŸüncesine sahip olandır. KomÅŸu, mesken ve iÅŸyeri gibi mekânsal yerleÅŸim alanlarında insanların birbirine yakınlığını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. KomÅŸuluÄŸun her haliyle mekânsal bir tarafı vardır. Akrabalık kandaÅŸ bir yakınlık iken, komÅŸuluk mekânsal bir yakınlıktır. Esasen komÅŸuluk, aile ve akrabalarla diÄŸer insanlar arasında bir yerde bulunur, aileden ve onunla irtibatlı olarak akrabalıktan sonra en önemli iliÅŸki biçimidir.

Komşuluğumuzun Tarihsel Serüveni

Bekir BİÇER

KomÅŸu, fiziki olarak birbirine yakın veya yan yana bitiÅŸik evlerde yaÅŸayan insanlardır. KomÅŸuluk aynı konutta, mahallede ve çevrede yaÅŸayan insanların birbirlerine göre aldıkları addır. Eskiden Türkler genellikle göçebe olarak yaÅŸardı. Konutları ise çadırdı. Ailenin bütün üyeleri çadırda yaÅŸardı. Ailelerin büyümesi ile boylar doÄŸmuÅŸtur. Gök Tanrı inancına göre misafir, tanrı tarafından gönderilmiÅŸtir. Türkler yerleÅŸik hayata geçtikleri zaman evler yapmışlar ve evlerde mutlaka misafir odası bulundurmuÅŸlardır. Türklerde komÅŸuluk iliÅŸkilerinin kurulması ve geliÅŸtirilmesinde kadınların rolü daha fazla olmuÅŸtur.

Türkler bir arada yaÅŸadıkları için sürekli olarak komÅŸuluk iliÅŸkileri kurmuÅŸtur. KomÅŸuluk iliÅŸkileri çoÄŸu zaman imece ÅŸeklinde devam etmiÅŸtir. Türkler birçok ekonomik faaliyeti birlikte yapmıştır. Ayrıca toy, düÄŸün, yarış, göç ve ÅŸölenler komÅŸuluk iliÅŸkilerini geliÅŸtirmiÅŸtir. Türklerin Müslüman olmasının doÄŸal bir sonucu olarak hayatlarında da köklü bir deÄŸiÅŸim olmuÅŸtur. Ä°slam inancı, komÅŸuluÄŸu iyi Müslüman olmanın ÅŸartı kabul etmiÅŸtir. KomÅŸu hakkı kul hakkı sayılmıştır. Müslüman Türkler komÅŸuluÄŸun gereÄŸi olarak aynı mahallede mescit, pazar, çeÅŸme, medrese, zaviye, mezarlık, muhtarlık, kahvehane, hamam, fırın gibi yerleri birlikte kullanmıştır. KomÅŸuluk hukukunun gereÄŸi olarak yardımlaÅŸma sandıkları, belediyeler ve vakıflar kurulmuÅŸtur. Böylece dayanışma saÄŸlanmış ve komÅŸuluk daha kalıcı hâle gelmiÅŸtir.

Türkler Müslüman olduktan sonra da Ä°slamiyet öncesinden gelen gelenek ve alışkanlıklarını korumuÅŸtur. Uzun tarihleri içinde komÅŸulukla ilgili çok sayıda atasözü doÄŸmuÅŸtur. Günümüzde modernleÅŸmenin yıkıcı, bireyci etkisine raÄŸmen Türkler arasında komÅŸuluk iliÅŸkileri çok yaygındır.

Din ve KomÅŸuluk

Celaleddin ÇELİK

Din sosyolojisi açısından komÅŸuluk, bireyin dini sosyalleÅŸme çevresini oluÅŸturan temel unsurlardan biridir. KomÅŸuluk, aile ve akrabalık gibi dini düÅŸünce, tutum ve davranışların etkileÅŸime girdiÄŸi bir sosyokültürel olgudur. Ortak yaÅŸanan bir mekân ve zaman tecrübesinde ÅŸekillenen ve anlam kazanan komÅŸuluk, dini ve sosyal meÅŸrulaÅŸtırmayla deÄŸer kazanan bir birlikteliktir. Zira komÅŸuluk kiÅŸiler arasında yakın, özel ve yoÄŸun iliÅŸkilerle örülmektedir.

KomÅŸuluk ve Sosyal Sermaye

M. Ali AYDEMÄ°R

Bir arada yaÅŸamın en tabi görünümlerinden biri olan komÅŸuluk, dünden bugüne varlığını sürdüregelmiÅŸtir. Sosyolojik bir gerçeklik olarak yapı ve iÅŸlevleriyle kent toplumlarında izleri sürmektedir. Bu makale komÅŸuluÄŸu, sosyal sermaye teorisinin savladığı tezleri karşılayan, sosyal iliÅŸkilerde yüklendiÄŸi/yüklenme potansiyeli olan yapısal bir unsur olarak gündeme taşıma gayretinde olmuÅŸtur.

Edebiyatta Komşuluk: Komşuluğun Edebiyatı

Abdullah HARMANCI

KomÅŸuluÄŸun modern edebiyat metinlerine nasıl yansıdığı sorusu önemli bir sorudur. Ä°nsana iliÅŸkin her türlü deÄŸiÅŸimi, hareketliliÄŸi, olaÄŸanlığı ya da olaÄŸandışılığı bir biçimde kaydeden, tutanaklaÅŸtıran edebiyat, insanların komÅŸuluk iliÅŸkilerine dair de önemli fotoÄŸraflar çekmiÅŸtir. Mahalle adı verilen, insanların dertleÅŸip halleÅŸebildiÄŸi bir ortamda yaÅŸanan ve her türlü olumlu ya da olumsuz durumun paylaşıldığı komÅŸuluk iliÅŸkilerinden, kapı komÅŸusunun ismini bilmeyen apartman sakinlerine uzanan çizgide, komÅŸuluk, farklı tezahürleri, renkliliÄŸi içinde edebi metinlerimizde karşımıza çıkmaktadır. Ancak edebi metinlerde her zaman karşımıza çıkan ÅŸey komÅŸuluÄŸun halleri deÄŸil, bazen de komÅŸusuzluktur. Bu makalede, Türk insanının son yüz elli sene içerisinde komÅŸuluk iliÅŸkilerini yönlendiriÅŸinin, komÅŸusuna bakışının veya komÅŸusuz kalışının edebi metinlere nasıl yansıdığı soruları cevaplandırılmaya çalışılacaktır.

Hatıralar ve Komşuluk

Tuba COÅžANDAL

KomÅŸuluÄŸa duyulan özlemin bir çok nedeni vardır. Modern yaÅŸamla birlikte, çoÄŸu yerde ve durumda komÅŸuluk iliÅŸkilerinin azalması bunlardan biridir. KiÅŸinin hayatında anıların, kaybedilenlerin müstesna bir yerinin olması bu özlemi güçlendirir. Bu yazı, modern öncesi durumdan modern döneme geçiÅŸte, komÅŸuluÄŸun nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸi, ve günümüzde komÅŸuluÄŸun nasıl tanımlandığı üzerinde duracaktır. Ayrıca, komÅŸuluÄŸun anılardaki yerini ve izlerini, edebiyatımızdaki çeÅŸitli örneklerden yararlanarak sürecek, akıllarda kalan ve yaÅŸanmakta olan komÅŸuluÄŸu anlamayı hedefleyecektir.
SOHBET

Mahmut Atay ile Sosyoloji Sohbeti

Sohbetin başında genel bir sosyoloji deÄŸerlendirmesi yapmanızı is-tirham ediyoruz. Sizce sosyoloji nasıl bir uÄŸraÅŸ ve bilimdir? Temelde neler söylemektedir, topluma ve insana nasıl bir pencereden bakmaktadır? Ne tür kaynaklardan beslenmektedir?

Sosyolojiyi ilköÄŸretim sıralarında hocalarımın tavsiyeleri ve yönlen-dirmeleri ile seçtim. Üniversite öÄŸrenciliÄŸim yıllarında bu dalda ilerledikçe bu kararın benim için çok hayırlı olduÄŸunu anladım. Okudukça sevdim, sevdikçe okudum. Sosyolojinin bir laboratuvarı yok. Kitaplar bu boÅŸluÄŸu doldurmak için en önemli yardımcı ve arkadaÅŸ.

Sosyoloji toplumla ilgili her ÅŸeyi ama her ÅŸeyi inceleme araÅŸtırma id-diasında olan bir bilim. Temele insan iliÅŸkilerini, etkileÅŸimlerini yerleÅŸtirir. Kurumsal anlamda dinden siyasete, eÄŸitimden adalete ve suça, saÄŸlıktan toplumsal güvenliÄŸe kadar toplumsal hayatın bütün yönlerini kapsamına alır. Kırsal hayattan kent hayatına, geliÅŸmiÅŸlik, azgeliÅŸmiÅŸlikten kalkınmaya, toplumsal refaha, gelir dağılımındaki eÅŸitsizlikten, güç, iktidar, itibar iliÅŸki-lerine kadar, boÅŸ zaman etkinliklerinden, göç, uyum, çatışmaya öte yandan bilgi alanına, bilginin üretilme koÅŸullarına, toplum tiplerine kadar geniÅŸ bir yelpazeye sahiptir.
KENAR KAYIT

Muhafazakarlığın Aile Vurgusu ve TOKİ Uygulamaları

Bedrettin KESGİN - Ömer Miraç YAMAN

Türkiye’de aileye yönelik geçmiÅŸten günümüze çok ciddi vurgular yapılmaktadır. Bunların başında aileye deÄŸer-anlam yükleyen bir yaklaşımın sergilenmesi ve aileye sosyal sorumluluk baÄŸlamında yaklaşılması gelmektedir. Özellikle muhafazakâr anlayışın aile yaklaşımı tüm politikalarının merkezinde kutsal bir yere tekabül etmektedir. 

Bu çalışma ile muhafazakârların aile vurgusu yanında ailenin yaÅŸadığımız çaÄŸda karşılaÅŸtığı tehdit ve tehlikeler, kentleÅŸme ve deÄŸiÅŸen konut yaÅŸantısının aileye etkisi de deÄŸerlendirilecektir. Türkiye’de aileye, üstlendiÄŸi ve taşıdığı sorumluluk oranında yeterli destek saÄŸlanamadığı da gözükmektedir. Bu kapsamda bir taraftan ailenin yaÅŸadığı dönüÅŸümün analizi yapılırken diÄŸer taraftan aile desteÄŸinin olması gereken boyutlarıyla, ailenin sosyal hizmet anlamında taşıdığı deÄŸer ve imkânlar birlikte deÄŸerlendirilecektir. 
 

Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi: Deneysel Bir Roman

Ahmet SARI - Cemile Akyıldız ERCAN

Romanın geliÅŸim sürecinde klasik ırmak anlatılardan (romanlardan) bilinçakışının da keÅŸfiyle birlikte modern karışık romanlara doÄŸru bir seyir gözlemlenir. Belli bir zaman sonra romanın krizde olup olmadığı tartışmaları ile romanın biçimlerinde, formlarında, yazılış ÅŸekillerinde de deÄŸiÅŸiklikler, gariplikler olmaya baÅŸlamıştır. Romanda deneysel çabalar gün yüzüne çıkmış, “deneysel edebiyat” olarak adlandırılan bu akım ve durumlar romanın içinde akıl almaz deÄŸiÅŸiklik ve marjinallikleri uygun görmüÅŸtür. Bugün Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” de böylesi bir roman kategorisinde deÄŸerlendirilebilir. Hayal ve hakikatin, gerçekle kurmacanın birbirine girdiÄŸi, hayalden hakikati, kurmacadan gerçekliÄŸe giden yolu bulup çıkaran bu tür romanlar ilgi çekiciliklerini korumakta ve her geçen gün de sayılarını artırmaktadırlar. Bu çalışmamızda deneysel edebiyat hakkında bilgi verilmiÅŸ, Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” adlı romanı da deneysel roman olarak incelenmiÅŸtir.

Tarihi Romanların Sosyolojik İmkânı

Hüseyin ÇİL

Tarihi romanların edebiyatın içindeki önemi gittikçe artmaktadır.  Konusunu tarihten alması ise önemini sadece okuyucuları için deÄŸil aynı zamanda üzerine çalışma yapanlar için de artırmaktadır. Romanların sosyolojik imkânıyla yakından ilgilenen sosyoloji bilimi için tarihi romanlar da önemli bir çalışma alanıdır. Bu çalışma tarihi romanların sosyolojik açıdan incelenmesi konusuna ayrılmıştır. Bu incelemenin zeminini oluÅŸturan ÅŸartları ortaya koymaya çalışmıştır. Bu nedenle tarihi romanların kimlik, ideoloji, sosyal gerçeklik gibi sosyolojik kavramlarla iliÅŸkisi tartışılmış ve tarihi romanların sosyolojik bakış açısıyla incelenmesi için bir baÅŸlangıç noktası sunmaya gayret edilmiÅŸtir.
HAYAT SAHNESİ

Meslekler Mezarlığının Okumuş Çocukları: Arzuhalciler

Seyfettin KURT

“Kâtip arzuhalim yaz yâre böyle”

Vakitlerden bir vakit gelir ki, bazı meslekler babadan oÄŸula, ustadan çıraÄŸa intikal edemez olurlar. Bazen baba istemez, bazen oÄŸul, ya usta el vermez, ya da çırak vefasız çıkar hem mesleÄŸe, hem ustaya… Bazen de herkes istese bile kâh mevzuat izin vermez, kâh mesleÄŸin kendisi, ya da zamanın ruhu karşı çıkar bu verasetin intikaline. 

Fes ve Toplum

Hilmi UÇAN

Bir uygarlık ve bu uygarlığa baÄŸlı insanlar, kurumlar deÄŸiÅŸir-ken/deÄŸiÅŸti-rilirken sadece içerik deÄŸiÅŸmez, biçim de deÄŸiÅŸir. Biçim mi önemlidir içerik mi sorusuna ZemahÅŸeri karşıt bir soruyla ÅŸöyle yanıt verir: “Makasın hangi aÄŸzı daha keskindir?” Ä°bn-i Haldun da biçim/içerik tartış-malarında biçimi öne çıkarır.” 

DeÄŸiÅŸim ve baÅŸkalaşım çoÄŸu zaman sancılı, kanlı, acılı olur. Biçimsel deÄŸiÅŸiklikler içeriÄŸi, içerikteki deÄŸiÅŸiklikler de biçimi etkiler. Zaman olur toplum deÄŸiÅŸmiÅŸ/deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ gibi görünse de kültürel kalıtım, gelenek bir yerlerden sırıtır, ‘ben buradayım’ der. Bir uygarlık güç kullanılarak deÄŸiÅŸti-rilmeye çalışılırsa biçim ve içerik bozukluklarını da beraberinde getirir; ucuz kahramanlar üretir. Hiçbir Yahudi Müslüman’a, Hiçbir Hıristiyan Müslüman’a, bir Müslüman da Hristiyan ve Yahudi’ye benzemek istemez, direnir. Ne kadar çabalarsa çabalasın, bir Budist bir Müslümanı, bir Sih bir Hıristiyan’ı kendisine benzetemez. Benzemeye çalışan da sonunda Tatlısu Türkü’ne döner.

Çaybaşı Kargalı Camii ve Mektebi

Zeki SAKA

Cami ve mektebin kiÅŸisel yaÅŸamım da hususi bir manası elbette var. Bu cami benim çocuk halimle cemaat, babamın ise aldığı eÄŸitimin gereÄŸi, vazife bilip de vaazlar verdiÄŸi, cuma ve bayram namazları kıldırdığı cami-dir. Mektepse, babamın çocukluÄŸunda gittiÄŸi gibi benim, bir sene de olsa gittiÄŸim mekteptir. Fakat bir metni tamamen hususi mana üzerine kurmak, onu ziyadesiyle ÅŸahsileÅŸtirecektir. Aynı ÅŸekilde yazıyı husule getiren, son kertede zihin dünyamda var eden “tevafuklar zincirini” anlatmak, kabul ediyorum meseleyi kiÅŸisel bir geçmiÅŸe hapsetmek olacak. Fakat meseleyi kiÅŸisel bir serüvene hapsetmeden, tevafuk denilen ilahi vakıanın hakkını verebilmek adına, sanki bir alıntıymışçasına kendimden bir paragrafı müs-takil olarak yazmam mazur görülmelidir. Zannediyorum bu, en güzel ÅŸekil-de bir metnin giriÅŸinde yapılabilir; 
KİTAPLIK

Din Ekonomisi

Ertan ÖZENSEL

EÄŸer bir kitaptaki bölümlere yönelik özel bir ilginiz yoksa okumaya giriÅŸ bölümünden baÅŸlamak bir gelenektir, en azından benim böyle bir geleneÄŸe sahip olduÄŸum söylenebilir. Bu doÄŸrultuda kitabı okumaya baÅŸ-ladığımda giriÅŸin son paragrafında yazarın can alıcı bir tavsiyesi ile karşı-laÅŸtım: “Kitabın sonuç bölümü, kitap boyunca yapılan tartışmaların nasıl sonuçlar çıkarabileceÄŸini göstermeyi denemektedir. Bu yüzden belki de kitabı okuyup okumamaya sonuç bölümünü okuduktan sonra karar ver-mek daha uygun olur” (s. 13). Dolayısıyla kitabın öncelikle sonuç bölü-münün okunması, içeriÄŸin hangi baÄŸlamda ele alındığı konusunda önemli bir açılım ve ipuçları sunuyor. Biz de bu kitabın tanıtımını sonuç bölü-münden baÅŸlayarak gerçekleÅŸtirmeyi deniyoruz. Bu okuyucuda bir ÅŸaÅŸkın-lığa yol açabilir, fakat yazarın önerisi bizim tanıtım yazımızın yöntemini de belirlemiÅŸ oluyor.

Sosyolojik Düşünce Geleneği

Mahmut H. AKIN

Yakın dönemde sosyoloji tarihi ve teorileri ile ilgili kitapların yayı-nında ciddi bir artış dikkat çekmektedir. 2000’li yılların başında bile Türkçe ders verilen sosyoloji bölümlerinde bir elin parmakları kadar telif ve tercüme kitap, hocalar tarafından takip edilmekte ve öÄŸrencilere öne-rilmekteydi. Birkaç yıldır sosyoloji teorileri ile ilgili tartışmaları içeren tercüme ders kitaplarının sayısında ciddi bir artış olmuÅŸtur. Bu durum, Türkiye’de sayıları yüzü aÅŸmış olan sosyoloji bölümlerinin öÄŸretim ele-manları ve öÄŸrencileri açısından olumlu bir geliÅŸmedir. Bu çeÅŸitlilik, sosyo-lojinin tarih yazımı meselesinin de daha fazla fark edilmesine katkıda bu-lunabilir. Çünkü sosyoloji tarihinin temel kaynaklarını ve teorik tartışmala-rını içeren çalışmalar, sosyolojinin tarih yazımının da önemli bir teorik mesele olduÄŸunu göstermektedir. Yayınlandığı yıllarda Amerika BirleÅŸik Devletlerinde önemli tartışmalara sebep olan, farklı bir yaklaşımla sosyo-loji tarihini gelenek kurgusu içerisinde anlatmaya çalışan Robert Nisbet’in Sociological Tradition (Sosyolojik Gelenek) adlı önemli eseri, bir tercüme tercihiyle Sosyolojik DüÅŸünce GeleneÄŸi baÅŸlığıyla Yusuf Kaplan tarafın-dan Türkçe’ye tercüme edildi ve eser Paradigma Yayınları tarafından ya-yınlandı. Yıllardır tercümeleriyle pek çok önemli yabancı eserin Türkçe’ye kazandırılmasına katkıda bulunan UludaÄŸ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ÖÄŸretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan da tercümeye “Nisbet’in Sosyolojik DüÅŸünce GeleneÄŸi’ne Derkenar: Etik Cemaat” baÅŸlıklı uzunca bir önsöz yazdı. 

Şehir Hakkı Kurgusu ve Asi Şehirler: Geleneksel Tarihsel Dizgenin Yeniden Üretimi

Erhan TECÄ°M

Dünya kentleri geçtiÄŸimiz son beÅŸ yılda daha önce hiç olmadığı kadar ısınmıştır. Bir ülke olarak global alanda oyun kurucu rolünü üstlenmek için ÅŸehirlerin ısınmasını doÄŸru çözümlemek gerekmektedir. Bu açıdan yeni sosyal hareketler ve bu sosyal hareketlerin katalizörlerini görmek ve güncel politikayı anlayabilmek bir sosyal bilimci için oldukça önemlidir. Dünya kentleri Mısır’dan (Kahire-Tahrir meydanı) Yunanistan’a (Atina gösterileri), Ä°spanya’dan (Madrid öfkelileri-Ä°ndignados) ve Ä°ngiltere’den (Katedral iÅŸga-li-St. Paul Cathedral) Amerika’ya (Ä°ÅŸgal eylemi-Occupy Wall Street) ve ni-hayetinde ‘gezi parkı’ olayları ile Ä°stanbul’a kadar ısınmış durumdadır.

Mahalle'nin Portresinden Bakmak

Mehmet UÄžRAÅž

Mahalle isimli eser, mekân sosyolojisi alanında mahalle incelemeleri içinde kendine özgü bir örneÄŸini teÅŸkil etmektedir. Kendine özgülüÄŸü nere-den geliyor? Åžuradan: Mahalle tanımının tarih araÅŸtırmalarında sunulanın-kinden farklılığı ve olguya sürdürebilir ve onu daha uzun süre yaÅŸatacak anlam üstünde durmak. Eser derli toplu bir mahalle algısı incelemesi olarak bu algının Konya ÅŸehrinin bazı mahallelerinde varlığını-yokluÄŸunu (imkân) incelemektedir. Kitabı iki kısma ayırabiliriz. Teorik zemin ve saha araÅŸtır-ması olarak. Mahallenin tanımı ve sınırları derince anlatılmış ve sahada desteklenmiÅŸtir. Tabi mahalle sınırlarında oluÅŸan yakın iliÅŸkilerin ürettiÄŸi meslekler ve tiplerden de söz edilerek mahallenin yaÅŸayan bir olgu olduÄŸu hissettirilmiÅŸtir.

Durkheim'i Anlamak

Faruk KARAARSLAN

Emile Durkheim (1858-1917) sosyolojinin bir disiplin dalı olarak or-taya çıkmasına, kurumsallaÅŸmasına ve kendine has bir literatüre sahip ol-masına katkı saÄŸlamış önemli düÅŸünürlerdendir. Bu yönüyle Durkheim sosyolojinin kurucularından birisi olarak görülmektedir. Bizim açımızdan bakıldığında ise Durkheim’ın diÄŸer batılı sosyologların arasında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluÅŸ politikalarına yön veren toplum ve millet tasavvuru büyük ölçüde Durkheim’ın düÅŸüncelerin-den esinlenilerek ÅŸekillendirilmiÅŸtir. Daha yalın bir ifade ile Atatürk’ün büyük önem atfettiÄŸi Ziya Gökalp’in Durkheim okumaları Türkiye’nin ilk dönem toplum ve millet politikalarını belirlemiÅŸtir. Bu durumda hem sosyo-loji alanının ve geleneÄŸinin oluÅŸmasında anahtar bir rol üstlenen hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsallaÅŸmasında fikri öncülük yapan Durk-heim’ın anlaşılması, bizim dünyamız açısından oldukça deÄŸerli bir çaba olarak görülmektedir. Fakat bu öneme raÄŸmen Durkheim özellikle sosyoloji alanında yeterli ilgili görmemiÅŸtir. En azından muadilleri olarak deÄŸerlendi-rebileceÄŸimiz Max Weber ve ya Karl Marx kadar ilgi görmemiÅŸtir.  Hem Türkiye’de hem de Avrupa ve Amerika sosyoloji dünyasında üzerine yapı-lan çalışmalar bu düÅŸünürlerle kıyasladığımızda oldukça azdır. Fakat yakın dönemde özellikle çaÄŸdaÅŸ sosyologların sıklıkla Durkheim’a referans ver-meleri sebebiyle sosyoloji dünyasında Durkheim’a duyulan ilginin yoÄŸun-laÅŸtığını ifade etmek gereklidir.  Jacques Coenen-Huther’ın 2010 yılında yayımlanan Durkheim’ı Anlamak adlı eseri böyle bir ilginin sonucudur.

Pantolonun Politik Tarihi

Ejder ULUTAÅž

Günlük hayatta kıyafetlerimizi; nereden geldiÄŸi, tarihi süreçte ne gibi deÄŸiÅŸiklikler geçirdiÄŸi gibi sorularla hemhal olma gereksinimi pek duyma-dan veya farkında olmadan giyeriz. Üzerine uzun uzadıya düÅŸünmediÄŸimiz kıyafetlerin aslında dilleri vardır. Kıyafetler konuÅŸur ve konuÅŸturur. Kimisi uzun süren susturulmalara ve bastırılmalara karşı avazı çıktığı kadar bağırır, kimisi mütevazı, kimisi ukala, kimisi ise pervasızdır. KiÅŸiliÄŸin, dünya görü-ÅŸünün bir parçası olan kıyafetler insanın bütüne yakın hallerini ele verir. Savunmanın, korunmanın, korumanın, sahiplenmenin vs. metaforik dilidir ve kıyafetler toplumsal bir üretimdir. SaÄŸcı, solcu, muhafazakâr, dindar, faÅŸist, feminist, liberal, kentli, köylü, doÄŸulu, batılı gibi arttırılabilecek kav-ramların sahiplendiÄŸi ve giyindiÄŸi kıyafetler vardır. Dolayısıyla tipleÅŸtirme-lere ve stereotipleÅŸtirmelere giden yolda ilk elden verilerdir. Kıyafetler bu yönüyle de tarihsel ve sosyolojik bir yapıya sahiptir. Ä°nsanlığın başından bu yana giyinme pratiklerinin çok deÄŸiÅŸik türevlerle gerçekleÅŸtirildiÄŸi bilinmek-tedir. Dini, siyasi, sosyo-ekonomik, kültürel; beÄŸeni, motivasyon ve refe-ranslar kıyafet seçimini belirleyen temel etmenler olarak göze çarpmakta-dır. Bunlar ve benzerleri neyi giyip neyi giymeyeceÄŸimizin tayin edicileri-dir. Statü ve rollerin, simgesel düzlemde temel gösterenleridir. Özellikle cinsiyet rollerini belirginleÅŸtirmede ve bu rollerin toplumsal yaÅŸamda her gün yeniden üretilmesinde yadsınamaz bir etkisinin olduÄŸunu kaydetmek gerekiyor. 

Türkiye'de Popüler Roman

Halime ÃœNALDI

SanayileÅŸme bilincinin bir ürünü olan popüler kültür, bir tüketim ol-gusu olarak toplumun birçok alanında etkili olmaktadır. Bunun içerisine sanat; sanatın bir kolu olan edebiyat da girmektedir. Popüler edebiyatın alt dalı olan popüler roman, araÅŸtırmacılar tarafından üretim, tüketim, sanayi, eÄŸlence gibi kavramlarla birlikte analiz edilmiÅŸtir. Popüler romanlar, belli amaçlar çerçevesinde kurgulandıkları için, olayları öne çıkararak roman kurallarına riayet etmezler. Popüler romanlar, roman kurallarını ÅŸekil olarak uygulamakla beraber detaylarda amaçlarına hizmet edecek yeni kurallarını ortaya koyarlar. Sanatsal ayrıntılara, derin psikolojik analizlere yer veril-meyen bu romanlar, basit ya da karmaşık olay örgülerinden ibaret olduÄŸu ve kiÅŸilerin hayatlarının uzunca bir kısmını okura sundukları için kolay okunur ve çokça tüketilirler.

Bilimi Yeniden Okumak ve Zihni Bilime Kurmak: Gaston Bachelard'ın Bilimsel Zihnin Oluşumu

Nilüfer ÖZTÜRK

“Bilim, düÅŸünsel anlamda nasıl icra edilir?” ya da “Bilim adamı ol-mak için sahip olunması gereken en önemli özellik hangisidir?” gibi sorular sorduÄŸumuzda duyduÄŸumuz cevaplar arasında “sorgulama” ve “soru sorma merakı” sıklıkla karşımıza çıkar. Haliyle bu cevaplar bizi, bilimin temelinde bir ÅŸeyi merak etme ve onu açıklamak için soru sorma uÄŸraşının olduÄŸu çıkarımına yöneltir. Bilimle uÄŸraÅŸan her felsefeci gibi bu tür konularda akıl yürütmüÅŸ, geçtiÄŸimiz çağın önemli bilim felsefecilerinden Gaston Bache-lard’ın Bilimsel Zihnin OluÅŸumu adlı eseri, bu hususları tartışma imkanı vermektedir. 

Yazmanın Toplumsal Organizasyonu

Ä°brahim NACAK

Entelektüel bir deneyim olarak okuma ve yazma sürecinin kendine özgü toplumsal koÅŸulları olduÄŸu muhakkaktır. Okuma ve yazma kıyaslan-dığında ise yazmanın daha karmaşık süreçler taşıdığı söylenebilir. ÖrneÄŸin okuma eyleminde kiÅŸi nispeten pasif durumdadır. OkuduÄŸu metnin çizdiÄŸi yoldan yürümek durumundadır. Fakat yazma eyleminde ise kiÅŸi metnin yaratıcısı olduÄŸu için okumaya göre daha aktif durumdadır. Buradaki aktif-lik-pasiflik durumu okuyanın ya da yazanın -düÅŸünsel anlamda- özgür ol-ması ile iliÅŸkilidir. Bunun tersini ya da okuma eyleminde düÅŸünsel özgürlük anlamında bir pasifliÄŸin olmadığını söylemek de mümkündür. Fakat bu eylemlerin gerçekleÅŸtirildiÄŸi toplumsal baÄŸlamlar dikkate alınırsa bir metin yazma sürecinin, bir metni okuma sürecine göre daha çeÅŸitli ve karmaşık iliÅŸkileri ihtiva ettiÄŸi söylenebilir. Sözün uçup, yazının kalıyor olması da yazma sürecinin ne derece önemli olduÄŸuna bir atıftır aslında. 

Sahanın Sesleri

Metin EKEN

Saha araÅŸtırmaları ya da etnografik yöntemler, son yıllarda toplumbi-limlerinin sıklıkla müracaat ettiÄŸi verimli bir uÄŸrak ve içerisinde önemli potansiyelleri barındıran gözde bir tutamak olarak karşımıza çıkmaktadır. Ä°letiÅŸim etnografisi ise, DellHymes, John Gumperz ve Erving Goffman ile birlikte 20. yüzyılın ortalarında isminden söz ettirmeye baÅŸlamıştır. Kimi yazarlara göre, etno-göstergebilim olarak da adlandırılan iletiÅŸim etnografi-si, makro baÄŸlamların gündelik yaÅŸamın somut koÅŸulları ve çok katmanlı yapısıyla buluÅŸtuÄŸu noktada önemli imkânlar ve derin bir kavrayış sunma potansiyelini içinde barındırması bakımından iletiÅŸim bilimlerinin de gözde-si haline gelmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda, editörlüÄŸünü Hakan Ergül’ün yaptığı ‘Sa-hanın Sesleri’, Türkiye ve dünyadaki farklı üniversitelerden birçok araÅŸtır-macıyı geniÅŸ bir yelpazede iletiÅŸim etnografisinin potasında toplayan ve alanında ilk olma özelliÄŸini taşıyan önemli bir derlemedir. Ä°letiÅŸim Etnogra-fisi alanında birikim ve tecrübeyle yoÄŸrulmuÅŸ yoÄŸun bir emeÄŸin ürünü olan eser, dört ana bölüm ve bu bölümler altında baÄŸlamsal tutarlılık arz eden on bir makaleden teÅŸekkül etmektedir. Kitabın en önemli özelliÄŸi ise, içerisinde yer alan çalışmaların her birinin dört sesin bir araya gelmesiyle oluÅŸmasıdır ki bu durum kitabı ayrıcalıklı bir konuma taşımaktadır. Birinci ses; ‘AraÅŸ-tırmacının Sesi’dir’. Çalışmanın bu kısmında araÅŸtırmacılar, kendilerini böyle bir çalışmanın içine sürükleyen muharrikleri, konu seçimi ve konu ile iliÅŸkilerini ifade etmektedir. Ä°kinci ses; ‘Literatürün Sesi’dir.’ Çalışmanın bu kısmında yazarlar, etnografik yöntemin sahada vücuda getireceÄŸi kuramsal izleklere dair mülahazalarda bulunmakta ve çalışmaya teorik çerçeve çiz-mektedir. Üçüncü ses; ‘Sahanın Sesi’dir.’ Çalışmanın bu kısmında, Fis-ke’in  ifadesiyle, iskelet halindeki kuram ete kemiÄŸe bürünmekte ve araÅŸ-tırmacı sahanın çeÅŸitli katmanlarının sesine kulak vermektedir. Elde edilen bulguların sunulduÄŸu ve yorumlandığı bu bölüm, araÅŸtırılan konu hakkında gündelik hayatın örüntülerinden kesitler sunar. Dördüncü ses ise, ‘Sahibi-nin Sesi’dir.’ Açık mikrofon olarak da adlandırılan bu bölüm, kitabın editö-rü tarafından gerçekleÅŸtirilen bir sohbet ÅŸeklinde belirmekte ve çalışmalarını nihayete erdiren araÅŸtırmacıların, tüm bu aÅŸamalar sonrasında geriye bakış mantığıyla edindikleri tecrübe ve birikimleri yansıttıkları bir diyalog zemini oluÅŸturmaktadır. Makaleleri ÅŸekillendiren bu dörtlü kurgunun, iletiÅŸim et-nografisi çalışmalarının nasıl bir baÄŸlama oturması ve ne ÅŸekilde kurgulan-ması gerektiÄŸine dair bir öneri niteliÄŸinde olduÄŸu ve bu yönüyle de dikkate haiz olduÄŸu ifade edilmelidir.

Subliminal Ä°ÅŸgal Ãœzerine

Merve ÇETİN

17. ve 18. Yüzyıl Aydınlanma Çağı ile birlikte Batı dünyası insan ak-lına verdiÄŸi deÄŸerin önemini artırmıştır. Aklı daha fazla kullanabileceÄŸinin farkına varan Batı dünyası doÄŸaya daha fazla hâkim olmaya baÅŸlamıştır. DoÄŸanın argümanlarını kullanarak yeni bilimsel çalışmalar ortaya koymuÅŸ-lar ve bu çalışmalarla “teknoloji” denilen araçlar topluluÄŸu ortaya çıkmıştır. Sürekli ortaya konan yeni buluÅŸlar “teknoloji”nin geliÅŸebilirliÄŸini ortaya çıkarmış ve buna baÄŸlı olarak sürekli geliÅŸen, yerine yenileri eklenen buluÅŸ-lar ortaya konulmuÅŸ ve bu durum “Enformasyon Çağı” ile birlikte hız ka-zanmıştır. 
 
Tüm Sayılar
Sosyoloji Divanı Kitaplığı
Basında Biz
Duyurular
Formlar
Satış Noktaları