TR
 
EN
 
Hakkında | Amaç ve Kapsam | Etik İlkeler ve Yayın Politikası | Yazım Kuralları | Değerlendirme Süreci | Editör, Yayın ve Danışma Kurulu | Dizin | İletişim
 
1. SAYI
2. SAYI
3. SAYI
4. SAYI
5. SAYI
6. SAYI
7. SAYI
8. SAYI
9. SAYI
10. SAYI
11. SAYI
12. SAYI
13. SAYI
14. SAYI
15. SAYI
16. SAYI
17. SAYI
18. SAYI
19. SAYI
20. SAYI
21. SAYI
22. SAYI
23. SAYI
 
 
10. SAYI // TOPLUMSAL HAFIZA

DİVAN KALEMİ

Teknolojinin hızla geliÅŸtiÄŸi, kitlesel ölümlerin ve göçlerin hiç olmadığı kadar arttığı, hız mefhumuna dair akıl almaz ilerlemenin yaÅŸandığı bir dünyada insan olmanın yalın ve sade halini hatırlamak, sosyal bilimlerin temel görevleri arasında olsa gerek. Zira insan için inÅŸa edilen, geliÅŸtirilen her unsurda insanlık meselesi biraz daha gözden kaybolmakta; bir taraftan yapay zekâlara vatandaÅŸlık verilirken diÄŸer taraftan nereli olduÄŸunu dahi hiç öÄŸrenemeyen çocuklar hayatlarını savaÅŸ ve göç kıyametleri arasında sürdürmekte. Ä°nsanlığın ve medeniyetlerin hafızası olarak kabul edilen ÅŸehirler hiçbir ÅŸey hatırlamaya imkan vermeyecek düzeyde yerle bir edilmekte. Var olanlar ise modernlik adına gün geçtikçe daha da kimliksiz hale gelmekte. Böyle bir atmosferde hafıza meselesi insanlığa tutunma çabası olarak karşımıza çıkmakta.
 
Toplumsal hafıza, Sosyoloji Divanı’nın bu sayıdaki dosya konusu. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında gündem olan toplumsal hafıza konusu esasında insanlığın sosyal bilimler açısından muhasebesini ifade etmektedir. Zira insanın yeryüzündeki yapıp etmelerinin hatırlama ve unutma açısından ne manaya geldiÄŸini sorgulamak bir bakıma içinde yaÅŸadığımız dünyada insanın yerini tayin etme çabasıdır. Ä°nsan hatırladığı ve unuttuÄŸu kadar vardır. Hafızasıyla bir anlam taşır. Bunun için insanın hafızasının nasıl ÅŸekillendiÄŸi, iÅŸlediÄŸi ve yansıdığı hayati derecede önemlidir.
 
Bu öneme binaen hazırlanan dosya, konunun teorik zeminini ve bu zemin çerçevesinde toplumsal görünümlerini buluÅŸturmaya çalışıyor. Dosya DerviÅŸ Dereli’nin Richard Senett’ten yaptığı çeviriyle baÅŸlıyor. Faruk Karaarslan hafıza çalışmalarının teorik-sosyolojik ve psikolojik baÄŸlamını özetlerken, Lütfi HanoÄŸlu nörobiyolojik yaklaşım açısından birey ve toplum arasında hafızaya odaklanıyor. Mehmet Birekul hafıza ile ilgili en temel tartışmalardan birisi olan nostalji konusunu Suriyeli sığınmacıların göç hikayeleri ve hatıra eÅŸyaları üzerinden betimlerken, Celaleddin Çelik hafızanın inÅŸasında isimlerin iÅŸlevlerini irdeliyor. Yasin Bulduklu günümüz dünyasında medya hafıza iliÅŸkisini farklı boyutlarıyla tartışırken, Alev Erkilet kent ve hafızanın izini kokulardan seslere, sokaklardan fuarlara uzanan bir tartışma alanı içerisinde kaleme alıyor. Vahdettin Işık, yaklaşık bir asırlık süreçte Ä°slamcı dergilerin gündemleri açısından tarih, hafıza ve deÄŸiÅŸimi aktarırken Ejder UlutaÅŸ hafızanın taşıyıcıları olarak Dengbejlere, Abdulkadir Erkal ise Aşıklık geleneÄŸine odaklanıyor.
 
SöyleÅŸi bölümünde sosyoloji, psikoloji ve sosyal psikoloji ekseninde disiplinlerarası bir söyleÅŸi ile Prof. Dr. Sibel Arkonaç yer almaktadır. Arkonaç, Türkiye’de psikoloji ve sosyolojinin seyri ve modern insanın anlam dünyasına dair pek çok konu ve hafıza iliÅŸkisi hakkında önemli hususlara dikkat çekiyor.
 
Kenar Kayıt bölümünde dosya dışında makaleler yer almaktadır. Beylü Dikeçligil, “Sosyal Bilimlerde Ontolojik Öncül Olarak Ä°nsan” baÅŸlıklı makalesinde sosyal bilimlerin yerleÅŸik paradigmalarına iliÅŸkin önemli eleÅŸtiriler sunmaktadır. Abdullah Harmancı, “Yeni Türk Åžiirinde “Ezan” baÅŸlıklı makalesinde bir anlamda toplumsal hafıza çalışmalarına bir örnek vermektedir. Hüseyin Çil, “Ä°slami KimliÄŸin Ä°nÅŸasında Bedenin Rolü: Ä°slami Romanlar Üzerine Bir Ä°nceleme” adlı makalesinde edebiyat tarihimizde önemli bir tartışma alanına sahip olan Ä°slami romanları irdelemektedir. Kenan Göçer, “ArmaÄŸan Kültürü Açısından Saatleri
Ayarlama Ensitüsü’nün Ä°ktisadî Zihniyeti Üzerine” baÅŸlıklı makalesinde edebiyatın
izleÄŸinde bir çözümleme yapmaktadır.
 
Hayat Sahnesi, hafızayı gündelik hayatın içerisinden okuma örneklerini içermektedir. Mekân ve Hafıza; Üçler Mezarlığı; Türkü ve Hafıza; Eski EÅŸya: Zamana Direnmek; Çeyiz Sandığı; Ondörtlü: YaÅŸanmış Zaman Numunesi VI: EÅŸya/
Silah baÅŸlıklı yazılar, mekân, insan, eÅŸya, edebiyat etrafında oluÅŸan hafıza iklimini
irdelemektedir.
 
Kitaplık bölümü ise hafıza, tarih ve toplum okumalarını merkeze alan, alanın
önemli ve farklı tartışmalarını barındıran kitapları analiz etmektedir. Selam ile…

İÇİNDEKİLER

 5 Divan Kalemi | Dosya Editörleri
7 DOSYA: TOPLUMSAL HAFIZA
 
9 Hafızayı Rahatsız Etmek I Richard Sennett
25 Hafızanın Sosyo - Psikolojik Bağlamı I Faruk Karaarslan
37 Hafızaya Nörobiyolojik Perspektiften Bakış: Hafızayı Toplum OluÅŸturur,
Birey Hatırlar I Lütfü HanoÄŸlu
47 Nostalji ve Hafıza: GeçmiÅŸin Hafıza Durakları, Suriyeli Sığınmacıların Göç Hikayeleri ve
Hatıra Eşyaları I Mehmet Birekul
63 Toplumsal Hafızanın Ä°nÅŸâsında Ä°simler I Celaleddin Çelik
77 Toplumsal Hafıza ve Medya I Yasin Bulduklu
103 Kokulardan Seslere, Sokaklardan Fuarlara Uzanan Bir Tartışma: Kent ve Hafıza I Alev Erkilet
111 Ä°slamcı Dergilerin Gündemi: Tarih, Hafıza ve DeÄŸiÅŸim (1908-2008) I Vahdettin Işık
139 Toplumsal Hafızanın Taşıyıcıları: Dengbêjler I Ejder UlutaÅŸ
151 Toplumsal Hafızanın Muhafızları: Âşıklık GeleneÄŸi I Abdulkadir Erkal
 
167 SÖYLEŞİ: Prof. Dr. Sibel Arkonaç ile Toplumsal Hafıza Üzerine
 
187 KENAR KAYIT
189 Sosyal Bilimlerde Ontolojik Öncül Olarak Ä°nsan I F. Beylü Dikeçligil
219 Yeni Türk Åžiirinde “Ezan” I Abdullah Harmancı
227 Ä°slami KimliÄŸin Ä°nÅŸasında Bedenin Rolü: Ä°slami Romanlar Üzerine Bir Ä°nceleme I Hüseyin Çil
253 ArmaÄŸan Kültürü Açısından Saatleri Ayarlama Ensitüsü’nün Ä°ktisadî
Zihniyeti Üzerine I Kenan Göçer
 
267 HAYAT SAHNESÄ°
269 Mekân ve Hafıza I Köksal Alver
275 Mekânsızlığa Açılan Kapı: Üçler Mezarlığı I Seyfettin Kurt
283 Türkü ve Hafıza I Betül Ok
289 Eski EÅŸya: Zamana Direnmek I Faruk TurÄŸut
295 Çeyiz Sandığı I Nuh Akçakaya
301 Ondörtlü YaÅŸanmış Zaman Numunesi VI: EÅŸya / Silah I Zeki Saka
 
317 KÄ°TAPLIK
319 Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri I Semih SöÄŸüt
325 Kolektif Hafıza I Tuba BüyüktosunoÄŸlu Yaylalı
333 Hafıza, Tarih, UnutuÅŸ I Bekir Biçer
337 Toplumlar Nasıl Anımsar I Merve Türkan Bilgir
343 Ontolojiyi Hatırlamak: Sosyolojide Yöntem Sorunu I Bedir Sala
347 Bedeni Kurgulamak I M. Fatih Bağrıyanık
 
355 ÖZETLER

368 YAZARLAR
DOSYA

Hafızayı Rahatsız Etmek

Richard Sennett

Ben gerçekten insanların yalnızca daha iyi hatırlayarak (mesela daha objektif olarak) kendi kiÅŸisel tarihlerini oluÅŸturan hafızalarındaki yaralarının üstesinden gelebileceklerine inanıyorum ve Durkheim’ın ilgi uyandıran liberal inancı konusunda da ikna olmuÅŸ durumdayım. Ortak bir yarayı hakkıyla hatırlama insanların kendi baÅŸlarına yapabileceÄŸi bir ÅŸey deÄŸildir; bunun için çok farklı seslerden bir araya gelmiÅŸ bir grubun bulunması gerekir. Ancak, modern ekonominin organize edilme biçimi, insanların birlikte daha iyi hatırlayabileceklerine karşıt biçimde çalışıyor görüntüsü vermektedir; zira söz konusu sistem, onlara bu çabalarında kesinlikle destek vermemektedir. Benim gerçekten anlamaya çalıştığım yer ise tam da burasıdır.

Hafızanın Sosyo-Psikolojik Bağlamı

Faruk Karaarslan

Sosyal bilimlerin gün geçtikçe popülerleÅŸen konularından olan toplumsal hafıza, hem teorik hem de saha açısından oldukça zengin bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımı da gerektirmektedir. BaÅŸta psikoloji ve sosyoloji olmak üzere felsefe, antropoloji, sosyal psikoloji ve siyaset bilimi alanları kendi zaviyelerinden toplumsal hafıza konusuna ilgi göstermektedir. Bu çalışmada hafızanın psikolojik ve sosyolojik baÄŸlamının ortaya konulması hedeflenmektedir. Bu baÄŸlamda öncelikle hafızanın menÅŸei kabul edilen psikoloji alanı ve bu alanın ön gördüÄŸü hafızaya iliÅŸkili kavramlar, sonrasında da sosyolojinin zaviyesinden hafızaya yönelik yaklaşımlar ele alınıcaktır.

Hafızaya Nörobiyolojik Perspektiften Bakış: Hafızayı Toplum oluşturur, Birey Hatırlar

Lütfü Hanoğlu

Hafıza, psikolojinin temel çalışma alanlarından birini oluÅŸturmaktadır. Tarihsel olarak psikolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışı ve hafıza ile iliÅŸkili çalışmaları ile sosyolojik bir bakışla belleÄŸin deÄŸerlendirilmeye çalışılmasının hemen hemen aynı zamana rastladığını görüyoruz. Buna karşın psikoloji tavizsiz bir biçimde W.James’in yaklaşımını, yani sadece bireysel perspektifi, kafanın içindekinin araÅŸtırılmasını benimsemiÅŸtir. Sosyolojinin toplumsal hafıza perspektifine deÄŸiÅŸik sebeplerle günümüzde de devam eden bir mesafe ve ilgisizlik izlenmektedir. Oysa insan belleÄŸi beyin ve dış dünya arasındaki etkileÅŸimin bir ürünü olarak ortaya çıkar ve belleÄŸe toplumsal çerçeve perspektifini de göz önüne alarak yaklaÅŸmak açıkça bilgimizi geniÅŸletme potansiyeli taşımaktadır. Psikoloji tarihsel olarak daha öncede nörobilim ile benzer bir süreçten geçmiÅŸtir, ancak bunun sonuçları çok verimli olmuÅŸtur. Bu yazıda psikolojik-nörobiyolojik perspektiften belleÄŸe bakış ve güncel kavramsal çerçeveler özetlenmiÅŸtir.

Nostalji ve Hafıza: Geçmişin Hafıza Durakları, Suriyeli Sığınmacıların Göç Hikayeleri ve Hatıra Eşyaları

Mehmet Birekul

Sosyal bilimlerin son dönemlerde üzerinde durduÄŸu konulardan biri olarak toplumsal hafıza, toplumların hatırlama üzerinden kültürlerini yeniden imar etme süreçlerine odaklanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında hafıza, geçmiÅŸin bugüne taşınması anlamına gelen nostalji ile yakından iliÅŸkilidir. Zira gerek bireysel gerekse sosyokültürel kimlik sürekliliÄŸini geçmiÅŸle olan irtibatına borçludur. Bu irtibatı saÄŸlayan hatırlama figürleri ve hafıza durakları ise adeta bu birikimi sürekli güncelleyen araçlar olarak belirmektedir.

Toplumsal Hafızanın İnşâsında ‘İsimler’

Celaleddin Çelik

Ä°simler, toplumsal bir varlık olan insanın kimliÄŸini tanımlayan temel referanslardır. Her kimlik tarihsel ve toplumsal bir hafıza sisteminde isimlerini tayin eder. Kendini bir sosyal dünyaya atfeden insan, kolektif hafıza sisteminden isim seçerek hem hafıza sisteminin inÅŸasına hem de kendi aidiyetine imkân sunmuÅŸ olur. Zaman içerisinde isimlerin deÄŸiÅŸimi, toplumsal ve kültürel etkileÅŸimlere baÄŸlı olarak gerçekleÅŸir. Kolektif hafıza sisteminin eksen kabul ettiÄŸi isimlerin baÄŸlayıcı bir boyutu vardır. Bir kültür ve medeniyet ekseninde eÅŸya, mekân ve ÅŸahıs isimleri anlamlı atıflar olarak iÅŸlevselleÅŸirler. Ä°simlerin hafıza inÅŸasındaki temel iÅŸlevi ise kimliÄŸin bütünleÅŸmesi ve istikrarında ortaya çıkar. Ancak isimlerde ve isim verme geleneklerinde ortaya çıkacak bir yabancılaÅŸma, kimliÄŸi ve kolektif hafıza sistemini de etkileyebilecektir. Genel anlamda toplumsal hafıza isimler üzerinden bizi bir medeniyet tasavvuruna baÄŸlarken, bireysel varoluÅŸlarımızı da kimliÄŸin kuÅŸatıcı ruh ve kültür dünyasıyla irtibatlı kılar.

Toplumsal Hafıza ve Medya

Yasin Bulduklu

Kitle iletiÅŸim araçları, yazının bulunmasından itibaren sürekli geliÅŸme göstermiÅŸ, her geliÅŸme, toplumların kültürünü, yapısını ve deÄŸerlerini biçimlendirmiÅŸtir. Matbaanın icadı, çok sayıda baskıyı aynı zamanda ve daha kolay biçimde kitlelere aktarmayı kolaylaÅŸtırmış, gazetenin bir medya mecrası olarak kullanılmasının da önünü açmıştır. Radyo dalgalarının ve radyonun keÅŸfedilmesi ile kıtalar arası ileti alış veriÅŸi olanaklı hale gelmiÅŸtir. Küresel bilgi alış veriÅŸinin giderek olanaklılığının fark edilmesi ile televizyon toplumsal yaÅŸama dahil olmuÅŸtur. Internetin yaÅŸamın vazgeçilmezi olmasıyla birlikte medya, bireyler ve toplumsal yapılar üzerindeki etkileri baÄŸlamında ele alınmaya baÅŸlanmıştır. Medyanın toplumsal kültür üzerindeki etkileri yanında çok sayıda sosyal iÅŸlevi ile de ele alınması gerekliliktir. Toplumların geçmiÅŸ kültürlerini aktarmanın yanı sıra medya, hafızanın biçimleniÅŸi üzerinde de etkendir.

Kokulardan, Seslere, Sokaklardan, Fuarlara Uzanan Bir Tartışma: Kent ve Hafıza

Alev Erkilet

Hafıza çalışmaları bireysel ve toplumsal hatırlama ve unutma süreçlerini incelemektedir. Hatırlamanın anlamı aÅŸikâr olsa da unutma süreçlerinin anlamını birkaç örnekle açmak yararlı olur. ModernleÅŸen Türkiye’nin Osmanlı devrinin Ä°slami mirasını ve çok-etnikli hafızasını silmeye çalışmasını bu baÄŸlamda zikredebiliriz. Ä°stanbul’da adalardaki Rumca yer isimlerinin TürkleÅŸtirme politikaları baÄŸlamında Türkçe isimlerle deÄŸiÅŸtirilmesi, kentin Osmanlı geçmiÅŸini yansıtan sokak isimlerinin deÄŸiÅŸtirilmesi, kentin koku ve ses ortamının modernleÅŸmenin etkisiyle kaybedilmesi örneklerinde görüldüÄŸü gibi. Bu kaybetme/unutma durumu, artık kendiliÄŸinden var olmayan, varlığı giderek yok olan ÅŸeylerin hafıza mekânları içinde kayıt altına alınması çabalarına yol açmaktadır. Sözlü tarih çalışmaları, müzecilik faaliyetleri bu kaygılardan doÄŸmaktadır. Kültürel hafıza, kent müzelerine konulmak ve sergilenmek yoluyla yaÅŸatılmak istense de bu, kültürün yaÅŸanması, taşınması ve aktarılması yoluyla yeniden-üretimi ile aynı sonucu veremez. Kültürün mumyalanması manasına gelen yetersiz bir çabadır.

İslamcı Dergilerin Gündemi: Tarih, Hafıza ve Değişim (1908-2008)

Vahdettin Işık

Dergiler üzerinden süreç okuması yapmanın sınırlılıkları yalnızca sözünü ettiÄŸimiz “çoklu kaynak” takibi ihtiyacından kaynaklanmıyor; Türkiye’de Ä°slamcı düÅŸüncenin serüveninden söz ederken, öncelikle tarihsel olarak uzun bir dönemden bahsedildiÄŸi göz önünde bulundurulmalıdır. Keza, yaklaşık bir asırlık bir zaman diliminde yayınlanmış bulunan tüm dergilerin okunması ve deÄŸerlendirilmesi bir yana, onların sadece adlarını bile tespit etmenin ciddi zorluklar içerdiÄŸi ihmal edilmemelidir. Bu yüzden de bizim burada söyleyeceklerimizi bu sınırlılıklar içerisinde konuÅŸlandırarak deÄŸerlendirmekte fayda vardır.

Toplumsal Hafızanın Taşıyıcıları: Dengbêjler

Ejder UlutaÅŸ

Bu makale toplumsal hafıza ve dengbêjlik üzerine odaklanmaktadır. Toplumsal hafızanın önemli aktörleri olan dengbêjleri anlama çabası olan bu çalışma, özellikle modern dünyanın göz üzerine kurulu iktidarını eleÅŸtirmekte, sözün tarihsel önemi üzerinde durmaktadır. Sözün deÄŸerden düÅŸtüÄŸü günümüz dünyasına dair bir okuma yapmaktadır. Çalışma, sözlü kültürün taşıyıcısı ve yorumlayıcısı rolü üstlenen dengbêjlere bu çerçeveden bakmaktadır. Dengbêjin kim olduÄŸu, ne anlattığı, kimleri ve neleri ele aldığı gibi sorular etrafında bir tartışma açmaktadır. DengbêjliÄŸin toplumda sahip olduÄŸu deÄŸeri tartışmaktadır.

Toplumsal Hafızanın Muhafızları: Âşıklık Geleneği

Abdulkadir Erkal

Toplumsal hafıza, kültür ve medeniyet ile birlikte oluÅŸur; millî bilinç haline gelir. Hafızayı oluÅŸturan kültür ve medeniyet alanında hafızanın taşıyıcıları, koruyucuları, uzmanları önemli bir iÅŸleve sahiptir. Adları ÅŸaman, ozan, ÅŸair, âşık olan ve kendilerine bilgiyi taşıma yetkisi tanınmış edebi kimliÄŸe sahip kiÅŸilerin tümü kültürel belleÄŸin özel taşıyıcısıdırlar. Âşıklar bu kültürel belleÄŸin taşıyıcılarının başında gelir. Âşıkların gerçekleÅŸtirdikleri icralar ve edebi üretimleri hem kendilerinin hem de yüz yüze veya dolaylı olarak iletiÅŸim kurdukları hedef kitlenin geçmiÅŸiyle iliÅŸki kurma baÄŸlamında önemli bir iÅŸleve sahiptirler. Bu tipler, yazısız toplumlarda baÅŸarılı bir aktarım için gerekli olan müziÄŸi de kullanarak, geçmiÅŸe iliÅŸkin kültürel belleÄŸe kaydedilmiÅŸ bilgiyi, belirlenen yapı ve kurallar çerçevesinde topluma iletirler.
SOHBET

Prof. Dr. Sibel Arkonaç ile Toplumsal Hafıza Üzerine

Nostalji nedir? Nostaljik Ä°stanbul, nostaljik tramvay, nostaljik semt... Bu nostalji materyalleri servis edilerek elde edilmek istenen ne? Belediyelerin kafasında ne var mesela? Bunu niye, nasıl bir zihinsel ÅŸema ile satışa sunuyor? Menfaati ne? Sokaktaki de bunu satın alıyor. Niye alıyor? Sokakta niye bu kadar nostalji var? Nasıl bu kadar rahat satın alınabiliyor? Ä°nsanların zihninde hangi tuÄŸlayı yerine oturtuyor da, insanlar duvar örüldü hissiyle nostaljiye yöneliyor? Kafamda hep bu sorular dönüp duruyor. Yaptıkları nostalji; çamurlu, pis, vasıtası olmayan küçük dünyalı bir Ä°stanbul. Resimlerin hiçbiri, yolun doÄŸrudan kendisini çekmiyor ya da sadece yeni açılan yolları gösteriyor Barboros bulvarı gibi. Åžurada mesela 1920 ve 1930’ların, arka planında Vezneciler olan resimleri var veya Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu’na giden yol, o küçük türbenin olduÄŸu resimler var. Yol çamur. “Aaa ne kadar güzeldi, ne kadar harikaydı?” Ama benim annemler anlatıyor ki ayakkabı çizme dayanmazmış. Bileklerine kadar çamurda yürüyorlarmış...
KENAR KAYIT

Sosyal Bilimlerde Ontolojik Öncül Olarak İnsan

F. Beylü Dikeçligil

Çok deÄŸil, ülkemizde kırk yıl öncesinde, 1980’lere kadar ‘sınıf, sömürü, toplum, millet, kendini adama, ideal, ülkü’ gibi kavramlar hüküm sürüyordu. Ä°nsanlar bu kavramlarla düÅŸündü, heyecan çekti ve çatıştı, kamplara ayrıldı. Seksenlerde ise gündem; neo-liberalizm, devletin küçülmesi, sivil toplum örgütleri, kadın hakları ile doldu ve 1990’lardan sonra da küreselleÅŸme, küresel refah, ulus-devletin sonu, çok-kültürlülük, yerel-evrensel, post-modernizm gibi kavramlar ve türevleri gündemin ilk sırasına yerleÅŸti. Son yıllarda ise küresel dünya refahı gibi küreselleÅŸme kapsamındaki söylemler arka plâna çekildi, ÅŸimdi sahnede sadece birey var.

Yeni Türk Şiirinde “Ezan”

Abdullah Harmancı

Ezan bir dua çaÄŸrısıdır. Ezan bir ses bayrağıdır. Ezan Ä°slam ümmetinin soyutlaÅŸtırılmış “alem”idir. Ezan, okunduÄŸu toprakların Ä°slam olduÄŸunu, Ä°slam’ın olduÄŸunu gösteren bir niÅŸanedir. Ezan, yeni doÄŸan ruhlara dünya hayatındaki yedinci günlerinde verilen bir nevi “can suyu”dur. Ezan, yeryüzünün gökyüzüyle temasa geçme teÅŸebbüsüdür. Ezanın muhatabı yerler ve yer halkı olduÄŸu kadar, gökler ve gök halkıdır. Ä°nsan yerde yaÅŸar ama göklerle çevrilidir, diyen filozofu hatırlatırcasına, yerden fışkırır ama göklere dağılır. Metafizik olduÄŸu kadar fizik, soyut olduÄŸu kadar somut, mana olduÄŸu kadar madde, dünya olduÄŸu kadar ukbadır. Dışa yönelen bir “ses” olmasıyla somut, içe dağılan bir ses olmasıyla soyuttur.

İslami Kimliğin İnşasında Bedenin Rolü: İslami Romanlar Üzerine Bir İnceleme

Hüseyin Çil

Lukacs (2007), roman kuramları tarihine damga vurmuÅŸ eserinde romandan bahsederken onu, “Tanrı tarafından terkedilmiÅŸ bir dünyanın destanı” olarak tanımlar. Roman, modernitenin ana edebi türü olarak insan bilincinde derin bir kopuÅŸun yaÅŸandığı döneme denk düÅŸer. Bu da Eski Yunan toplumunun -epiklerde ifadesini bulan- temel özelliÄŸi olan ‘bütünlük’ fikri ve deneyiminden modern dünyayı karakterize eden bir parçalanmışlığın yaÅŸandığı döneme geçiÅŸ aÅŸamasına denk gelir. “Bütünlüklü çaÄŸlarda hayat kendiliÄŸinden anlamlıdır (anlam hayata içkindir), baÅŸka bir deyiÅŸle hayatla öz arasında bir uçurum yoktur. Bu insanın arzuları ve eylemleriyle dış dünya arasında bir uyum olduÄŸu anlamına da gelir” (Koçak, 2007: 11). Roman, epiÄŸin Eski Yunan’da yaptığını modern dünyada yapmaya talip olan bir türdür. Ä°deal ile gerçek arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmanın arayışıdır.

Armağan Kültürü Açısından Saatleri Ayarlama Ensitüsü’nün İktisadî Zihniyeti Üzerine

Kenan Göçer

Sabri F. Ülgener’in, Ä°ktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası adlı eserinin giriÅŸinde Alfons Dopsch’tan aktardığı “Ä°ktisat tarihi genel olarak kültür tarihi ile beraber çalışmak zorundadır. Fikir ve zihniyet tarihini göz önüne almadan iktisat tarihini anlamaya imkân kalmamıştır.”1 sözünden cesaret alarak giriÅŸilen bu çalışma, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü2 iktisat zihniyeti okumasına tabi tutmaktadır. Çünkü “gündelik hayat problemlerine gömülü olan zihniyet yapısını bize, resmî arÅŸiv belgeleri deÄŸil, sadece baÅŸta edebî eserler olmak üzere, sanat eserleri verebilir”.3 Söz konusu okumayı ise armaÄŸan kültürü (potlaç, hediye, bağış) açısından ele almayı amaçlamaktadır.
HAYAT SAHNESİ

Mekân ve Hafıza

Köksal Alver

Ä°nsan, hatırlar; hatırlar ve unutur. Ä°nsan unutmasıyla bilinir, unutmayı bile isteye arzular kimi zaman. Ne ki yaÅŸantı, nice unutmalara sahne olsa da koca bir hatırlamaya dönüÅŸür bir süre sonra. Hayat, unutmaların baÅŸ edemediÄŸi hatırlamalardır. Bir kiÅŸinin deÄŸildir çünkü hayat, herkesindir, toplumundur, bütün insanlığındır. Ä°nsan unutur belki ama hayat unutmaz, unutturmaz. Hayat kaydeder, biriktirir, not eder, hıfz eder, hatırlatır, tekrarlar. Tarih tekerrürden ibarettir, yani benzer ÅŸeylerin deÄŸiÅŸik zamanlarda cereyan etmesinden. Hayatın detayları, incelikleri, çeliÅŸkileri, yıkımları ve inÅŸaları hafızada yer eder.

Mekânsızlığa Açılan Kapı: Üçler Mezarlığı

Seyfettin Kurt

Konya tarihine ÅŸahitlik eden Üçler Mezarlığı ÅŸehrin en eski mezarlıklarından birisidir. Musalla mezarlığının Üçler mezarlığından daha eski olduÄŸu biliniyor. Üçler mezarlığının kesin olarak hangi yılda kurulmuÅŸ olduÄŸu bilinmemekle birlikte, Hz. Mevlana nın ölümünün ardından ona yakın olmak isteyenlerin gömülmesiyle birlikte kurulmaya baÅŸlayarak günümüze kadar geldiÄŸi görüÅŸü hâkimdir. Hz. Mevlana nın 1273 yılında öldüÄŸü düÅŸünülürse, 745 yıldır kullanılmakta olan bir mezarlıktan bahsediyoruz demektir. Üçler mezarlığı, Mevlana müzesi ve Süleymaniye camisinin güneyinde, Aslanlı kışla ve Topraklık caddeleri arasında yer alan, 166 299 metrekarelik alanıyla aynı zamanda Konya nın ikinci büyük mezarlığıdır.

Türkü ve Hafıza

Betül Ok

Türkülerde sevgili tabiata-tabiat sevgiliye benzetilir. O, sonsuz olanın varlık sahasında benzetilebilecek en deÄŸerli ve anlamlı ÅŸeydir. Yüzü aydır “mah cemalin güneÅŸ midir ay mıdır?” der, gülüÅŸü güle rakiptir “gülüÅŸün gülden güzel” der. Bazı türkülerde hatıra, yıllara yayılır. “On beÅŸinde güzelliÄŸin çağıdır/on altıda gören aklın dağıtır/ on yedide göÄŸsü cennet bağıdır/ uzanır kameti selviye benzer”. Türküde sevgili boyuyla, körpeliÄŸiyle fidana benzetilir. Benzetmeler kültürel belleÄŸin ve toplumsal hafızanın ürünleridir.

Eski EÅŸya: Zamana Direnmek

Faruk TurÄŸut

Ä°nsanın ÅŸimdiye dair aidiyet arayışında, kurgusunda eski eÅŸyalar ve antikalar önemli bir unsur olarak karşısına çıkar. Eski eÅŸya ve antikanın ayrı ayrı telaffuz edilmesi aralarındaki farklılığa iÅŸaret eder. Gündelik yaÅŸam içerisinde çoÄŸu kere ikisi birbirinin yerine kullanılır. Antika da eski bir eÅŸya olmakla birlikte kendisine ait, taşıdığı hususi bir hüviyete sahiptir. Bu hüviyet ki antikayı diÄŸer eski eÅŸyalar arasında ayrı, ayrıcalıklı bir yere oturtur. Hüviyet manasını yalnızca geçen zamanda bulmaz.

Çeyiz Sandığı

Nuh Akçakaya

Validenin çeyiz sandığı yıllarca ev içerisinde göçebe yaÅŸadı. Evdeki en eski eÅŸyaların yanında yerini aldı. Gelen her yenilik ondan uzak tutuldu. Temel amaç belliydi; özellikle misafirlerin göz zevki bozulmamalıydı. Hiç olacak iÅŸ midir? cam gibi mobilyaların kontrast renklerinin yanında, boz ve bakır bir iÅŸçilik… Sandığın içinde ne olduÄŸuna dair bir kanaatimiz olmasa da geçmiÅŸten kalan bir ÅŸeyler vardı. Saklanacak kadar deÄŸerli ama alelade ortada duracak kadar sıradan bir ÅŸeyler. Fakat neticede geçmiÅŸe olan sadakati yansıtacak bir ÅŸeyler. Bu sadakat hem sandığın kendisine hem de sandığın içindekilere gösterilecek kadar kuÅŸatıcı bir sadakatti. Sandık çekiÅŸmelerine çok kez müÅŸahede ettik. “Atılsın mı, atılmasın mı?” ÅŸeklinde.

Ondörtlü Yaşanmış Zaman Numunesi VI: Eşya / Silah

Zeki Saka

Silah söz konusu olduÄŸunda ÅŸunu rahatlıkla söyleyebilirim; Karadenizliler silahı severler. Öyle ki silah Karadeniz için sıradan bir alet ya da eÅŸya deÄŸil, bilakis baÅŸlı başına bir sevgi meselesidir dense yeridir. Burada “sevgi” kelimesini bile isteye, aleni, bütün çaÄŸrışım ve imalara açık kullanıyorum. Silahın yüzünü soÄŸuk1 bulduÄŸunu söyleyenler, hoÅŸlanmayanlar, silaha elini sürmeyenler olsa da onlar bile bayramlarda seyranlarda, düÄŸünde dernekte ya da kendi içinin bir depreniÅŸinde silah sesi ararlar. Bir Karadenizlilik varsa, etnografik, antropolojik ve sosyolojik olarak bir Karadeniz kültürü mümkünse eÄŸer, silahla olan iliÅŸki iyi bir göstergedir. Hiç mübalaÄŸasız söyleyebilirim, Karadeniz’de silaha duyulan sevgi insanın kendi canına, canından, kanından bildiklerine duyduÄŸu sevgi ile aynı kaynaktan beslenir.
KİTAPLIK

Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri

Semih Söğüt

Olayları nasıl hatırlarız ya da baÅŸka bir deyiÅŸle bir anı nasıl oluÅŸur ve tekrar gün yüzüne çıkar? Modern hafıza çalışmalarının öncüsü Maurice Halbwachs bu soruları temel alarak ilk bakışta psikolojinin alanına girdiÄŸi düÅŸünülebilecek olan hafızanın sosyolojik kökenlerini sorguluyor. Toplumsalı yalnızca toplumsal olanla açıklamayı kendine ilke edinmiÅŸ olan sosyolojinin kurucularından Emile Durkheim’ın öÄŸrencisi olan Halbwachs hatırlama tecrübesini de insan özelinden toplumsal düzeye çıkararak insanın total bilimi olarak gördüÄŸü sosyoloji ile açıklar. Buna raÄŸmen döneminin pozitivist algısının da bir yansıması olarak psikoloji, antropoloji, felsefe, tarih ve hatta biyoloji bilimlerinin verilerinden de bolca ve detaylı örnekler vererek çok yönlü bir yaklaşım geliÅŸtirebilmiÅŸtir.

Kolektif Hafıza

Tuba Büyüktosunoğlu Yaylalı

“GeçmiÅŸ geçmiÅŸte kaldı” ya da “ An’ı yaÅŸa!..” ifadeleri bugünü dünden bağımsız kılma çabaları, günümüz toplumsal koÅŸullarında yaÅŸadığımız sorunlarla baÅŸ etme stratejisi olarak kullandığımız yaygın ifadelerdendir. GeçmiÅŸi günümüzden süzerek çıkarmak (Connerton, 2014: 9) ne kadar mümkün olabilir. Hafızamız neleri kaydeder, neleri yok sayar ya da nasıl yeniden inÅŸa edilir? Ve hatırlamak yahut unutmak bireysel bir zihni süreç midir yoksa toplumsal mıdır, öyleyse toplumsala ne ölçüde baÄŸlıdır?

Hafıza, Tarih, Unutuş

Bekir Biçer

Kitap, adında belirtildiÄŸi gibi üç bölümden oluÅŸmuÅŸtur. Birinci bölüm hafıza ve hafızaya iliÅŸkin fenomenleri incelemiÅŸtir. Tarihe ayrılmış ikici kısım ise tarih biliminin epistemolojisiyle ilgili ve unutuÅŸ konusunda derin bir düÅŸünüÅŸle son bulmuÅŸtur. Üçüncü kısım ise insanların tarihsel durumunu konu alan bir yorumbilgisi çerçevesinde unutuÅŸtan bahsetmiÅŸtir. Bu üç kısmın üçü de önceden belirlenmiÅŸ bir yolu izlemiÅŸtir. Bu yol da her defasında kendi içinde üçlü bir ritme ayak uydurmuÅŸtur.

Toplumlar Nasıl Anımsar

Merve Türkan Bilgir

Connerton, Toplumsal Bellek baÅŸlıklı ilk bölümde, belleÄŸin kavramsal analizini ve sosyal bilimlerin toplumsal bellek konusuyla kesiÅŸtiÄŸi alanları ortaya koyarak savunacağı fikirle ilgili kuramsal arka planı sunmuÅŸtur. Ä°lk olarak anımsama, bellek ve tarih kavramları arasındaki iliÅŸki ağını açıklamıştır.

Ontolojiyi Hatırlamak: Sosyolojide Yöntem Sorunu

Bedir Sala

Sosyal bilim geleneÄŸinin en kadim tartışmalarından biri de gerçekliÄŸin doÄŸasının ne olduÄŸuna iliÅŸkin tartışmadır. Sosyal bilim kuramlarının ve metodolojilerin en temelde birbirinden ayrıldığı nokta gerçekliÄŸin doÄŸası hakkındaki yaklaşımlarının farklılığından kaynaklanıyor. GerçekliÄŸin doÄŸasına iliÅŸkin yaklaşım aynı zamanda toplumun doÄŸası, insanın doÄŸası, bilginin kaynağı, olgular arasındaki iliÅŸki, olgu-birey iliÅŸkisi gibi konuların nasıl deÄŸerlendirileceÄŸine iliÅŸkin belirleyici bir etkiye de sahiptir. Sosyal bilim geleneÄŸinde gerçekliÄŸin doÄŸasına iliÅŸkin en iddialı ve etkisi itibariyle en güçlü yaklaşım ise pozitivizm olmuÅŸtur.

Bedeni Kurgulamak

M. Fatih Bağrıyanık

Bir yandan deÄŸiÅŸimin zorlayıcı itkisi, öte yandan deÄŸiÅŸime direnen dinsel halenin tazyikatı arasında kalan bireyler, mütemadi bir müphemliÄŸe sürüklenegelmiÅŸlerdir. Kah tutucu muhafazakarlığın köhnemiÅŸ ÅŸekilciliÄŸi kah seküler olanın deÄŸerlere müteveccih tahripkar rüzgarı bireyleri asketik gerilimin girdabına sürükler. Aynı nehirde ikinci kez yıkanamayan birey, bir sabah uyandığında ya kendisini “korkunç bir böceÄŸe” dönüÅŸmüÅŸ olarak bulur yahut kendi alemini gülistan bilip rayihalı bir uzlete çekilir.
 
Tüm Sayılar
Sosyoloji Divanı Kitaplığı
Basında Biz
Duyurular
Formlar
Satış Noktaları