TR
 
EN
 
Hakkında | Amaç ve Kapsam | Etik İlkeler ve Yayın Politikası | Yazım Kuralları | Değerlendirme Süreci | Editör, Yayın ve Danışma Kurulu | Dizin | İletişim
 
1. SAYI
2. SAYI
3. SAYI
4. SAYI
5. SAYI
6. SAYI
7. SAYI
8. SAYI
9. SAYI
10. SAYI
11. SAYI
12. SAYI
13. SAYI
14. SAYI
15. SAYI
16. SAYI
17. SAYI
18. SAYI
19. SAYI
20. SAYI
21. SAYI
22. SAYI
23. SAYI
 
 
5. SAYI // TOPLUMSAL HAREKETLER

DİVAN KALEMİ

Toplumsal hareketler, yeni dosya konusu. Modern zamanların en önemli sosyolojik hadiseleri arasında yer alan toplumsal/sosyal hareketler bahsi, günümüzde önemini korumaktadır. Farklı nedenlere, olaylara, geliÅŸmelere baÄŸlı olarak ortaya çıkan toplumsal hareketler, belli bir grubu, kitleyi, katmanı, sınıfı, tabakayı, zümreyi harekete geçirebilmekte, yeni siyaset tarzı olabilmekte, bir toplumsal baskı oluÅŸturabilmektedir. Kendine özgü portreleri, dili, söylemi, bakış açısını, yaklaşımı üreten toplumsal hareketler, bütün dünyada önde gelen gösteri, siyaset ve ortaya çıkma tarzlarından biridir. Kimi zaman bir tepki hareketi, kimi zaman ifade tarzı, kimi yerde bir isyan, kimi yerde bir muhalefet, bazen gerçeÄŸin göstergesi bazen gerçeÄŸin örtülmesi örneÄŸi olabilen toplumsal hareketlerin karmaşık bir yapı ortaya koyduÄŸu görülmektedir. Bununla birlikte aynı zamanda insanın bir ÅŸekilde ses vermesi, sesini duyurması, kendini haykırması, sesine ses katmak istemesi gibi çok naif bir sebeple de izah edilebilir toplumsal hareketler; nedenleri, sonuçları, etkileri, yankıları farklı farklı tezahür etse de. 
 
Toplumsal hareketlerin teorik zemini, üç ayrı yazı baÄŸlamında ayrıntılı bir ÅŸekilde ortaya konmaktadır. Erhan Tecim, Selahattin Güven ve AyÅŸegül Dede, toplumsal hareketleri ortaya çıkış koÅŸullarını, teorik arkaplanını, yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkma serüvenlerini izah etmektedirler. Teorik tartışmaların dışında toplumsal hareketlerin farklı sosyolojik alanlardaki yansımaları da dosyanın öne çıkardığı bir baÅŸka zemin olmaktadır. Bu anlamda toplumsal hareketlerle iliÅŸkili olmak üzere Ertan Özensel sosyal medya, Ferhat Tekin beden temsilleri, Mehmet Birekul müzik meselelerini irdelemektedirler. M. Cemal ÅžahinoÄŸlu ise Türkiye siyasetini derinden sarsan Mavi Marmara olayını detaylı bir ÅŸekilde ele almaktadır. 
 
Bu sayının sohbeti ülkemizin önde gelen sosyologlarından Prof. Dr. Korkut Tuna ile gerçekleÅŸtirilmektedir. Korkut Tuna, özellikle Türkiye’de sosyoloji iklimini, bu iklimin temel özelliklerini, dönüÅŸümlerini dahası Türkiye’de sosyolog olmanın serencamını dile getirmektedir.
 
Kenar Kayıt, Ahmet Demirhan’ın edebiyat eleÅŸtirisi alanındaki ufuk açıcı makalesi ile farklı bir konuyu tartışmaya açmaktadır. Demirhan psikanalitik eleÅŸtirinin eleÅŸtirisini gerçekleÅŸtirmektedir. Ramazan Yelken, bürokrasiyi enine boyuna deÄŸerlendirmektedir. 
 
Sosyolojinin insan gerçekliÄŸine odaklanmasını öneren Hayat Sahnesi, farklı konuları içermektedir. DeÄŸerli öykücü Hüseyin Su, Muharrem ErtaÅŸ ve NeÅŸet ErtaÅŸ etrafında oluÅŸan Abdal geleneÄŸini ve bu geleneÄŸin ürettiÄŸi müziÄŸin esaslı kodlarını özgün üslubuyla deÄŸerlendirmektedir. Köksal Alver, Filistin Davası’nın çizgi kahramanı olan Hanzala’yı yorumlamaktadır. Ahmet Gökçen, yeni toplumsal hareketlerde ve özellikle Arap Baharı tartışmalarında çokça konuÅŸulan Tunus’u ÅŸehir özellikleriyle sunmaktadır. Zeki Saka, ‘yaÅŸanmış zaman nümuneleri’ne bir yenisi daha eklemekte ve Karadeniz insanı için hayli önemli olan iki yiyeceÄŸin, Pancar ve Mısır’ın analizini gerçekleÅŸtirmektedir. Ä°lknur Ekiz ise su üzerine bir deneme ile suyun farklı bir boyutuna dikkatleri çekmektedir. 
 
Kitaplık, okumayı, okunanlar üzerine yazmayı, kitaplar üzerinden farklı tartışmalar açmayı cesaretlendiren kitap analizlerine yer vermektedir.
 
Selam ile…

İÇİNDEKİLER

5 DÄ°VAN KALEMÄ° | Editör
 
DOSYA: TOPLUMSAL HAREKETLER
9     Erhan Tecim | Toplumsal Hareketler ve Yenilik BaÄŸlamı
25   Selahattin Güven | Temsil Krizinin Siyaseti: Sosyal Hareketler
39   AyÅŸegül Dede | Yeni Toplumsal Hareketler: “Yeni ve BaÅŸka Bir Dünya” Talebi
53   Ferhat Tekin | Toplumsal Hareketlerde Bedenin Temsili
69   Ertan Özensel | Sosyal Medyanın Mısır Devrimindeki Rolü
87   Mehmet Birekul | Toplumsal Hareketler ve Müzik
119 Muhammet Cemal Şahinoğlu | Sivil Toplum ve Mavi Marmara Olayı
 
SOHBET
149 Prof. Dr. Korkut Tuna ile Sosyoloji Sohbeti
 
KENAR KAYIT
165 Ahmet Demirhan | Paylaşılamayan “Ä°deal”: ‘MaÄŸrur’un Dili ve Edebiyat EleÅŸtirisi
211 Ramazan Yelken | Atanmışların SeçilmiÅŸler Üzerindeki Dayanılmaz Vesayeti
 
HAYAT SAHNESÄ°
221 Hüseyin Su | Yıkık Åžapkalı Kara Adamlar
229 Köksal Alver | Hanzala
235 Seyfettin Kurt | Rampalı Çarşı
241 Ahmet Gökçen | Bir Åžehrin Anatomisi: Tunus
247 Zeki Saka | Pancar ve Mısır
255 Ä°lknur Ekiz | Suyun ÜstünlüÄŸü ve MelankolikleÅŸmesi
 
KÄ°TAPLIK
261 Tuba Duman | Åžehir
265 İbrahim Nacak | Bir Kavramın Anatomisi: Topluluk
271 Faruk Turğut | Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar ve Metodolojiler
277 Hüseyin Özil | Sınırın Sosyolojisi: Ulus, Devlet ve Sınır Ä°nsanları
281 Murat Ak | Mevlid: Ä°slam Dünyasında Ä°badetler ve Dindarlık
289 Musa Arı | Erzurum’un Nasreddin Hocası: Naim Hoca
 
295 ÖZETLER
 
304 YAZARLAR
DOSYA

Toplumsal Hareketler ve Yenilik Bağlamı

Erhan TECÄ°M

Bu çalışma, toplumsal hareketler ve yenilik baÄŸlamının incelendiÄŸi teorik bir çalışmadır. Öncelikle, kolektif davranış fikrinden yola çıkılarak toplumsal hareket kavramına nasıl ulaşıldığı tartışılmıştır. Ardından, sosyolojik kavramlar eÅŸliÄŸinde kolektif davranış ve toplumsal hareket farklılığı vurgulanmıştır. Bu açıdan bir kolektif davranış çeÅŸidi olan toplumsal hareketler iki düzeyde ele
alınmıştır. 1970’ler sonrası ve öncesi dikkate alınarak yapılan ayrıma göre; Klasik toplumsal hareketler (KTH) ve yeni toplumsal hareketler (YTH) ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Çalışma, özellikle literatürde çok kullanılmaya baÅŸlanan YTH’lerin ne olup ne olmadığını tartışmaktadır. Literatür deÄŸerlendirmeleri eÅŸliÄŸinde yapılan analizler ile bir hareketin KTH’lerden farklı olarak, YTH ÅŸeklinde adlandırılabilmesi için ÅŸu baÄŸlamlarda bir özgünlük taşıması gerekmektedir. Yapı ve temalar, aktörler, hedefler, örgütsel yapı ve eylem biçimi. Yani KTH’ler ve YTH’ler bu baÅŸlıklar açısından bir farklılık göstermelidirler. Ancak bu da yeterli deÄŸildir. Çünkü sosyal gerçeklik farklı ÅŸekillerde cereyan etmekte olduÄŸundan kesin bir ÅŸekilde, bir toplumsal harekete ‘klasik’ veya ‘yeni’ diyebilmek o kadar da kolay olmamaktadır. Bu çalışma ile ideal bir sınıflandırma modeli ortaya koyulmak istenmiÅŸtir.

Temsil Krizinin Siyaseti: Sosyal Hareketler

Selahattin GÃœVEN

Bu makale, kurumsal siyasetin iÅŸlevsiz kalmasının neticesinde ortaya çıkan sosyal hareketleri tanımlanmak, tasnif etmek ve onları ortaya çıkaran temsil krizine odaklanmayı amaçlamaktadır. Makalede, öncelikle sosyal hareketler literatürüne bakılacak ve buradan hareketle “Arap Baharı”, yeni sosyal hareketler ve cemaatleÅŸme gibi olgular temsil krizi baÄŸlamında tartışılacaktır.

Yeni Toplumsal Hareketler: “Yeni ve Başka Bir Dünya” Talebi

Ayşegül DEDE

Yeni Dünya ile BaÅŸka Dünya kavramları farklı sosyolojik durumları ifade eder. Aynı zamanda büyük bir deÄŸiÅŸimi de haber verir. BaÅŸka Dünya kavramıyla birlikte Yeni Dünya tarafından çizilen sınırlar kabul edilmez, tek bir doÄŸru anlayışı anlamını yitirir ve meta anlatılar önemini kaybeder. YaÅŸanan bu deÄŸiÅŸim kendisini toplumsal hareketlerde de gösterir. Yeni toplumsal hareketlerin taleplerinin modern yapı tarafından karşılanamaması, hareketlerin yeni ve baÅŸka bir dünya talebi ile ortaya çıkmasına yol açar. Çevre, barış, etnisite ve yerel özerklik gibi temalar yeni toplumsal hareketlerde merkeze geçer, aktörler “özne” olarak belirli bir grup ya da lider dışında mevcut deÄŸerleri dönüÅŸtürme, dünyayı deÄŸiÅŸtirme ve baÅŸka bir dünya inÅŸa etme amacı ile harekete geçmeye baÅŸlarlar. Bu süreçte mevcut dünyanın yıkılarak, yeni bir dünya inÅŸa edilmesi yerine, eldeki dünyanın dönüÅŸtürülmesi veya bir dünyanın baÅŸka dünyanın içine yerleÅŸtirilmeye çalışılması öncelenir.

Toplumsal Hareketlerde Bedenin Temsili

Ferhat TEKÄ°N

Toplumsal hareketler hem toplumsal sistemin meÅŸruiyetini sorgulayarak bazı temel sorunlara dikkati çekmekte hem de farklılıkları örten bütünleÅŸtirici toplum ve “makbul” birey anlayışına karşı çıkmaktadırlar. BilindiÄŸi gibi bedenler de iktidarlar, ideolojiler ve kimlikler arasında sürekli bir hâkimiyet kurma mücadelesine sahne olmaktadırlar. Bir baÅŸka ifadeyle bedenler daima sosyopolitik mücadelelerin merkezinde yer alırlar. Dolayısıyla bu yazı, toplumsal hareketlerde sorgulama, karşı çıkma ve farklı olmanın bedenler üzerinden nasıl ifade edildiÄŸini konu edinmektedir. Bu çerçevede üç (feminist, Ä°slamcı ve Kürt) toplumsal hareket beden sosyolojisi baÄŸlamında ele alınarak bir okuma yapılmaya çalışılmaktadır. Hak, talep, farklılık, mücadele ve kimliÄŸin ifade edilmesinde bedenin nasıl rol oynadığı; bir baÅŸka ifadeyle bedenin ve onun temsillerinin bu hareketlerde nasıl yansıma bulduÄŸu analiz edilmektedir.

Sosyal Medyanın Mısır Devrimindeki Rolü

Ertan ÖZENSEL

“Arap Baharı” olarak isimlendirilen Kuzey Afrika ve bazı OrtadoÄŸu ülkelerindeki otokratik rejimlere karşı yürütülen “halk hareketleri” sonrası meydana gelen rejim deÄŸiÅŸimlerinin, sosyal medya aracılığı ile ya da onun üzerinden örgütlendiÄŸi söylemleri ve pratik yansımaları bu tartışmaları daha da alevlendirmiÅŸtir. Mısırdaki aktivistlerin örgütlenme, haberleÅŸme, toplanma ve olayları dünya kamuoyuna duyurma konusunda sosyal medyayı oldukça aktif bir ÅŸekilde kullandıklarına ÅŸahit oluyoruz. Bu makalede, bir iletiÅŸim aracı olarak sosyal medyanın iÅŸlevleri üzerinde bir deÄŸerlendirme yapıldıktan sonra, genelde Arap baharı, özelde de “Mısır Devrimi”nde üstlendiÄŸi role ve kitleler üzerindeki etkiye yönelik bir deÄŸerlendirme yapılmaya çalışılmaktadır. Böylece Mısır Devrimi ve Sosyal Medya arasındaki iliÅŸki deÄŸiÅŸik boyutlarda ortaya konmaya çalışılacaktır.

Toplumsal Hareketler ve Müzik: Söylemden Harekete Marşlar/Ezgiler

Mehmet BÄ°REKUL

Gerek tarihsel bir zorunluluÄŸu yerine getirmeye çalışan eski sanayi toplum tipine ait eski sosyal hareketlerin gerekse topyekûn bir deÄŸiÅŸimden ziyade duyulan bir rahatsızlığa tepki geliÅŸtiren yeni sosyal hareketlerin temelindeki duyguların varlığı yadsınamaz. Duygular bir bakıma toplumsal hareketlerde dayanışmanın tutkalı, ihtilafın ise körükleyicisi olarak iÅŸlev görmektedirler. Toplumsal eylemin merkezinde bir itici güç olarak duyguların sosyal hareket kültürü içerisindeki en önemli araçlarından birisi de marÅŸlar olarak belirmektedir. Hareketle uyumlu bir müzik tarzı olarak marÅŸlar toplumsal hareketlerin çözümlenmesi anlamında önemli bir veri alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada farklı söylemlere sahip olan iki farklı grubun / müzisyenin (Grup Yorum/ Ömer KaraoÄŸlu) marÅŸ formundaki eserleri incelemeye tabi tutulmuÅŸtur. Youtube’da en çok dinlenen 26 marşın toplumsal hareket mantığı çerçevesinde taşıdıkları sembolik anlamlar son yıllarda toplumsal hareket örgütlerinin incelenmesinde özellikle göze çarpar hale gelen Goffman’ın “çerçeve analizi” (frame analysis) yöntemi ile nitel olarak irdelenmiÅŸtir. AraÅŸtırmada bu anlamda Kolektif Kimlik Çerçevesi, Özgür Alan / Mekân Çerçevesi, Kolektif Duygular Çerçevesi ve Simgeler ve Toplumsal Hareket Kültürü Çerçevesi olarak belirlenen dört çerçevede toplumsal hareketlerle müzik iliÅŸkisi betimlenmeye çalışılmıştır.

Sivil Toplum ve Mavi Marmara Olayı

Muhammet Cemal ÅžAHÄ°NOÄžLU

Sivil toplum kuruluÅŸları (STK); insan hakları ihlalleri, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve küresel ekolojik sorunlar gibi ulus-devletlerin tek başına çözemediÄŸi ya da bizzat sorumlusu olduÄŸu küresel düzeydeki sorunların çözüme ulaÅŸtırılması noktasında, son yıllarda kilit bir rol üstlenmektedir. Bu kuruluÅŸlar, baÅŸta insani yardımlar olmak üzere savaÅŸlar, etnik çatışmalar gibi farklı krizlerde önem ihtiva etmektedir. Sivil toplum kuruluÅŸları özellikle küresel kamuoyunu arkasına alarak büyük bir baskı aracı haline gelebilmektedirler. Böylece mevcut problemlerin çözümü noktasında devletlere baskı yapabilmektedirler. STK’lar kimi zaman devletlerin yetersiz kaldığını düÅŸünerek mevcut sorunun çözümünde bir aktör misali hareket edebilmektedirler. Çalışmanın merkezi olan “Mavi Marmara Olayı” bu baÄŸlamda somut bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıllardır Gazze’de yaÅŸanan insan hakları ihlallerine devletlerin, hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin tepkisi oldukça zayıf kalmıştır. Bu duruma tepki olarak altı farklı uluslararası STK, Gazze’ye yardım filosu organize etmiÅŸtir. Konvoya yapılan baskın nedeniyle yardımlar yerine ulaÅŸamamış ancak hedef gerçekleÅŸmiÅŸtir. Devletlerin görmezden geldiÄŸi insan hakları ihlalleri, sivil toplum yoluyla gündeme gelmiÅŸtir. Çalışmada, sivil toplumun gücü Mavi Marmara olayı üzerinden deÄŸerlendirilecektir.
SOHBET

Korkut Tuna ile Sosyoloji Sohbeti

Türkiye’de sosyolog olmak… Türkiye’de sosyolog olmanın bir tipolojisi çıkartıldığında hangi karakteristik özellikler öne çıkar? Bakış açısı, zihniyeti, dili, söylemi, duygusu, duruÅŸu, siyaseti ne ÅŸekilde tasvir edilebilir? Ve belki daha can alıcı bir soru: Türkiye ortamında iyi bir sosyolog olmanın yolu nereden geçer?
 
Türkiye’de sosyolog olmak üniversiteden alınacak bir icazete baÄŸlıdır her ÅŸeyden önce. Bu icazet nedir diyecek olursak sosyoloji adına yapılmış bir eÄŸitim, ÅŸayet bu yoksa sosyoloji alanında kazanılmış bir doktora veya doçentlik sınavı gerekli olmaktadır. Bu yeterli midir diye soracak olursak, sosyolojinin kapsamı ve karmaşıklığı karşısında, muhakkak ki bir icazettir diyebiliriz. Sosyoloji dersleri veriyor olmak, Sosyoloji Bölümlerinde çalışıyor olmak da önemlidir. Ama Türk toplumunu, geçmiÅŸteki ve günümüzdeki yanları ile ele almak da gerekmektedir. Bunun için yaÅŸanmış bir tarihî/toplumsal süreç hakkında somut bilgilerimiz olmalıdır. Bu konularda gerekli okumaların ve araÅŸtırmaların yapılmış olmasını, en azından haberdar olmayı ve gerektiÄŸinde nereye bakacağımızı bilmemiz gerekecektir. Kendi içinde yaÅŸadığı toplumu, meselelerini anlamak, bilmek, bu konuda ne tür kavramlar kullanılmış, nasıl bir terminoloji oluÅŸmuÅŸ, bunlara dayanarak olup biteni açıklayabilmek çok önem kazanmaktadır. Burada araÅŸtırıcının (sosyoloÄŸun) bakış açısı, zihniyeti, ele aldığı olayları kavramlaÅŸtırma biçimi, taraftarı olacağı siyasî duruÅŸlar tabii ki etkilidir. Ama bana göre ele alınan meselenin kendisi asıl tayin edicidir, toplumun geçmiÅŸten geleceÄŸe kazandığı özellik tayin edicidir. Sosyolojik açıdan meselelere yaklaÅŸanlar, bütün bunlar yokmuÅŸ gibi davranamazlar. Toplumun sosyoloÄŸa yüklediÄŸi böylesine bir ‘müktesebat’ asıl tayin edici olmalıdır. Devir deÄŸiÅŸmiÅŸ bile olsa bu temel tayin edici olmalı, en azından ihmal edilmemelidir. Ancak bu temel üzerine günümüzün meseleleri bir anlam kazanabilir, birlikte ele alınabilir. Bütün bunlar yokmuÅŸ gibi, sadece bu günden veya sıfır noktasından baÅŸlanamaz. Bunlar göze alındığında iyi bir sosyolojik yaklaşım sahibi sosyologlardan bahsedebiliriz.
KENAR KAYIT

Paylaşılamayan “İdeal”: ‘Mağrur’un Dili ve Edebiyat Eleştirisi

Ahmet DEMÄ°RHAN

Bu makale edebiyat eleÅŸtirisinde ortaya çıkan DoÄŸu-Batı sorunu, Batı’nın etkisiyle oluÅŸan “ideal”in edebiyat eleÅŸtirisinde nasıl kullanıldığı, psikanalitik yöntemin edebiyatta beliren bu unsurları çözümlemede iÅŸe yarayıp yaramayacağı konuları üzerinde durmaktadır. Orhan Koçak’ın meÅŸhur “Kaptırılmış Ä°deal” yazısında hem genel olarak Tanzimat Dönemi edebiyat ortamına ve hem de özel olarak Servet-i Fünün çevresinin en önemli romanlarından Mai ve Siyah’ın psikanalitik okumasına dair eleÅŸtiriler yöneltilen makalede, Tanpınar’ın görüÅŸlerine de baÅŸvurularak sanatın “ideal”in izinde kendisini mutlaklaÅŸtırdığı tezi sorgulanmaya çalışılmaktadır. Makalenin asıl üzerinde durduÄŸu konu ise bu tür eleÅŸtiride psikanalizin seçmeci, ideolojik ve oryantalist bir biçimde kullanıldığını göstermesidir.

Atanmışların Seçilmişler Üzerindeki Dayanılmaz Vesayeti

Ramazan YELKEN

Bürokrasinin artık hiç bir zaman geçmiÅŸine benzemeyecek biçimde yeniden doÄŸmasını saÄŸlayan modern olgunun temelinde iktidarın kaynağının deÄŸiÅŸmesi vardır. Ä°ktidarın kaynağı artık sorgulanamaz olan Tanrı, soy, kan vb. olgular deÄŸil içeriÄŸi her türlü tanımlanabilecek olan “halk” dediÄŸimiz bir varlıktır. Dolayısıyla iktidar karşısında tarihin bu döneminde bürokrasinin durumu ilk defa eÅŸitlenmiÅŸ olmaktadır. Artık her ikisi de kaynağını halktan alan hukuka karşı yani halka karşı sorumludurlar. Bu sorumluluÄŸun içeriÄŸi de düzenlemelere göre deÄŸiÅŸmektedir. Ä°ktidarla bürokrasinin kaynağını halktan alan hukuk karşısında eÅŸitlenmesi bürokrasinin gücüne güç katmıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bunun dengelenmeye çalışıldığı modern demokrasilerde çoÄŸu zaman pratikte farklı branÅŸlardaki bürokrasilerin iÅŸbirliÄŸi güçler birliÄŸine dönüÅŸmektedir.
HAYAT SAHNESİ

Yıkık Şapkalı Kara Adamlar

Hüseyin SU

Ä°nsanın hamurunu, mayasını, önce ait olduÄŸu, üzerinde yaÅŸadığı ve genel anlamda coÄŸrafya olarak tanımladığımız topraklar karıyor ve yoÄŸuruyor. Ä°bni Haldun’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a kadar, önemine, anlamına inanılan ve her zaman da atıfta bulunulan bir söz vardır: CoÄŸrafya kaderdir!.. Ä°ÅŸte bu kader karıp yoÄŸuruyor insanın hamurunu. Duyguları, düÅŸünceleri, kültürü, sanatı, edebiyatı ve bütünüyle hayatı hissediÅŸimizi de yoÄŸuruyor. Hatta o kadar yoÄŸuruyor ki hangi durumda nasıl üzüleceÄŸimizi ve sevineceÄŸimizi, neye güleceÄŸimizi ve aÄŸlayacağımızı, hangi durumda mutlu ya da mutsuz olacağımızı, acımızı, kederimizi, neÅŸemizi nasıl paylaÅŸacağımızı, yaÅŸadığımız hayatın söze ve yazıya nasıl yansıyacağını, daha da önemlisi, bütün bu insanî hâllerimizin yüreÄŸimize inceden inceye nasıl nakÅŸolunacağını ve bir coÄŸrafyaya ait oluÅŸumuzu belirliyor ve biçimlendiriyor. Mutlaka bu durum, her coÄŸrafya için böyledir ama bizim coÄŸrafyamızda ‘Anadolu Ä°nsanı’ dediÄŸimizde her hâliyle bir ‘özel insan’ olarak gözümüzde ve gönlümüzde tecessüm eden, yüreÄŸimizde sesini ve yüreÄŸinin sıcaklığını hissettiÄŸimiz, onun hayatına ana çizgileriyle, iç dünyasına da köÅŸe bucak muttali olduÄŸumuz bir insan var ki biz onu dünyanın neresinde olursa olsun anında tanırız. Görür görmez, toprağım, dediÄŸimiz insandır iÅŸte o.

Hanzala

Köksal ALVER

Hanzala bir çocuktur ve hep çocuk olarak durmaktadır. Zaman geçmekte, dönemler ve çaÄŸlar deÄŸiÅŸmekte, sahneler baÅŸkalaÅŸmakta, aktörler yer deÄŸiÅŸtirmekte fakat Hanzala hep aynı yaÅŸta, aynı duruÅŸla yer almaktadır sahnede. El-Ali neden bir çocuk karaktere hayat vermiÅŸtir; çizgilerinin yanına neden bir çocuÄŸu yerleÅŸtirmiÅŸtir? Bu sorunun cevabını biraz çocukluk halinin özellikleri verebilir. ÇocuÄŸun genel özellikleri ve çocukluk durumları Hanzala’nın analizinde devreye sokulabilir. Çocuk saflık, yalınlık, masumluk öznesi kadar bir bakış, bir duruÅŸ, bir algılama ve hatırlama biçimidir de. Henüz dünyanın hayhuyuna bulaÅŸmamış çocuk, siyasetin, iktidarın, iktisadın çetrefilli iÅŸlerinden uzaktadır. Bütün eylemleri yalın haliyle izleyen ve ortaya koyan çocuk, kendi gözünden bir dünya sunmaktadır. Çocuk, karşısındaki manzarayı olduÄŸu gibi seyretmekte, o manzaranın etkilerini yansıtmaktadır. Dünyada olan biten ne varsa çocuÄŸun ÅŸahsında, çocuÄŸun benliÄŸinde, çocuÄŸun duruÅŸunda yankılanmaktadır. Çocuk bir ‘ayna’ görevi görmekte, bütün olup biteni olanca çıplaklığı ile duyurmaktadır.

Rampalı Çarşı

Seyfettin KURT

Rampalı çarşı Konya nın günlük ritmine çok hızlı ve çok ÅŸümullü girmiÅŸtir. Okuma, yazma, düÅŸünme, kendini geliÅŸtirme yönünde emek harcayan her yaÅŸtan, her eÄŸitim seviyesinden insana “malzeme” temin etmiÅŸtir. Anaokulu öÄŸrencileri için oyun hamuru, eliÅŸi kağıdı, yapıştırıcı, makas, krepon kağıdı, ilkokul öÄŸrencileri için, boyama kitabı, renkli resimli hikaye kitapları, orta okul öÄŸrencileri için hikaye kitapları, TEOG hazırlık kitapları, sözlükler, oyun CD leri, atlaslar, lise öÄŸrencileri için, romanlar, üniversite hazırlık kitapları, film CD leri, üniversiteler için ders kitapları, Ä°ngilizce kitaplar, Osmanlıca kaynaklar, üniversiteyi bitirenler için, KPSS, ALES sınavına hazırlık kitapları, tercih kılavuzları, teknik öÄŸrenciler için önlük, laboratuar malzemeleri, KOMEK meslek edindirme kurslarına giden kızlar ve kadınlar için, kurdele, makas, kalıp çıkarmak için patron, milaj kağıdı gibi tüm malzemeler, küçücük, ışıklı dükkanlarda ÅŸehir halkının emrine amadedir. Rampalı çarşı Konya halkının hayatında artık faydalı bir aylaklık mekanıdır ve yol üstüdür, komÅŸu kapısıdır. Hayat Tostçusu’nda tost yiyip nar ÅŸerbeti içmeye gider gibi, Lezzet Lokantası’nda pide arası tavuk döner yiyip ayran içer gibi, kurucu kazımda pilav üstü kavurma yer gibi, gidilir ve ÅŸöyle bir uÄŸranılır artık rampalı çarşıya da.

Bir Åžehrin Anatomisi: Tunus

Ahmet GÖKÇEN

Beyaz evler üzerine bir ressamın fırça darbelerini andıracak ÅŸekilde güzelce yerleÅŸtirilen mavi kapı ve pencereler Tunus'un en önemli simgelerinden biri. Tunus'un birçok yerinde görebileceÄŸimiz bu yapılara, Sidi Bou Said nahiyesinde daha sık olarak rastlamaktayız. Hatta bu bölge, bu evleriyle iÅŸtihar bulmuÅŸ. Denizi bir tepeden seyreden bu nahiyede mavi-beyaz evler, harika bir doÄŸa yeÅŸili, denizin ve göÄŸün mavisiyle eÅŸsiz bir manzarayı gözlere sunmaktadır. Hemen her evin üzerinde bulunan asmalar bu el emeÄŸi göz nuru kapıları sarıp sarmalamakta, o asmalardan yayılan kokular ise nahiyenin en ücra köÅŸesine kadar sinmektedir. Her ne kadar birbirine benzeyen renklere boyanmış olsa da, her evin mimarisi farklı bir biçimde inÅŸa edilmiÅŸ. Konaklardan müstakil bahçeli evlere, mütevazi bir evden villalara kadar birçok yapıya aynı sokakta rastlanabilmektedir. Lakin maviye boyanmış kapı ve pencereler ve beyaza boyanmış duvarların saÄŸladığı ahenk, bu farklılığı daha anlamlı hale getirmektedir. Bu eÅŸsiz evlere kendinizi kaybedip yakınlaÅŸtıkça gözünüze çarpan ilk ÅŸeydir: Nakışlı Kapılar.

Pancar ve Mısır

Zeki SAKA

Herkes istediÄŸi yemeÄŸi, tatlıyı, sebzeyi kendinden bilebilir. Dahası bu yiyecekle sınırlı kalmaz, kelimelere, insan evladının yapıp ettiÄŸi her ÅŸeye sirayet edebilir. SucuÄŸun, mantının ve baklavanın böyle bir hali var. Ama pancar için bunu söylemek kimsenin harcı deÄŸildir. Tek cümleyle pancar, Karadenizlidir, Karadenizlinindir. Samsun’dan Artvin’e kadar hep o vardır. Sonra Karadeniz’de hiç kimse onu kendinden bilmez, bir kendinin addetmez. Horon biraz Giresun’un ama en çok Trabzon, Rize ve Artvin’indir. Haliyle kemençe yine biraz Giresun’un, ama en çok Trabzon, Rize ve Artvin’indir. Tulum sadece Rize’nin ve Artvin’indir. Ama pancar, mısır ve hamsi hepimizindir. Teferruat mukabili, adı bazen pancar bazen lahana, bazen darı bazen mısırdır. Lakin sahili kenarı, ortası doÄŸusu, Türkü, Gürcüsü, Lazı deÄŸiÅŸmez bu hakikat, böyledir.

Suyun Üstünlüğü ve Melankolikleşmesi

Ä°lknur EKÄ°Z

Modern zamanların hem sebebi hem sonucu olan su dolaşımı, kentlere melankolik bir halde ulaşıyordu. Evrildi, çalkalandı, sarsıldı, makineyle temas etti. Teknolojinin araçları ona da deÄŸdi. Hem ÅŸehirleÅŸmeye hem de ÅŸehirleÅŸtirmeye sahip çeliÅŸik bir madde oldu. Bir zamanlar toprak testilere, demir kovalara dolan su, ÅŸehirde plastik ÅŸiÅŸelere girdi. Güzelce ambalajlandı, ÅŸekil verildi. Ä°rili ufaklı taÅŸların arasından, eÄŸri çekilmiÅŸ arıklardan, yüksek duvarlardan, kıvrımlı çukurlardan seslice akan su, artık batı ürünü olan sanayi borularından geçmeye baÅŸladı. En önemli dönüm noktası ise enerji ihtiyacı ile suyun hapsedilmesi oldu. Ä°nsan teknoloji gücüyle suyu pasifleÅŸtirdi ve her zerresine hakim olmak istedi.
KİTAPLIK

Åžehir

Tuba DUMAN

Åžehir, Chicago Okulu yazarlarının, temel ilgi alanları olan ÅŸehir yaÅŸamı üzerine yazdıkları makalelerinden oluÅŸmuÅŸ önemli bir kitaptır. Okulun temel entelektüel yaklaşımı bütün kitaba hakimdir. Yazılar teorik bir temel kurmayı hedeflerken gözlemlere, ÅŸehir tarihine ve ÅŸehrin deÄŸiÅŸimine, dönüÅŸümüne, ÅŸehirde modernleÅŸmeyle birlikte deÄŸiÅŸen hayat alanlarına, koÅŸullarına, yaÅŸam tarzlarına ve zihin yapısına dikkat çekmiÅŸ, kimi makaleler saha çalışmalarından da yararlanmıştır. Chicago üniversitesi sosyoloji bölümüne mensup olan, Chicago Okulu, kenti bağımsız sosyolojik analizin nesnesi olarak görmüÅŸ ve incelemiÅŸtir. Åžehir birçok disiplinin konusudur, tarihsel açıdan dikkat çekici olmasının yanında ÅŸehir planlaması alanında da ÅŸehirle ilgili teorik çalışmalar önemli bir yer tutmaktadır. Chicago okulunun yazarları, çalışmalarını yaparken ÅŸehrin birçok disiplinin konusu olduÄŸunu göz ardı etmemiÅŸ ve tarih, ÅŸehir planlama gibi disiplinlerden de faydalanmıştır.

Bir Kavramın Anatomisi: Topluluk

Ä°brahim NACAK

F. Tönnies’in gemeinschaft (cemaat)-gesellschaft (cemiyet) ayrımı, E. Durkheim’ın mekanik ve organik dayanışması gibi kavramsallaÅŸtırmalar, sosyolojinin klasik referans noktalarından bazılarıdır. Topluluk ve toplum olarak da ifadelendirilen bu ikilikler, günümüzde yeni perspektiflerle yorumlanmaya baÅŸlanmıştır. Bu yeni yorumların yaslandığı temel yaklaşım, yapılan tasniflerin salt dikotomik ayrımlar olamayacağı noktasındadır. Özellikle bilimsel terminolojideki kategorik ayrımların, toplumsal gerçekliklerle örtüÅŸ(e)mediÄŸi, dolayısıyla insan faktörünün kategorik sınırları aÅŸan doÄŸasının olduÄŸu gerçeÄŸi, temel sosyolojik dikotomileri artık yapı bozumuna uÄŸratmaktadır. Yaklaşık on beÅŸ sene önce kaleme alınan ve 2015 Nisan ayında Türkçe’ye kazandırılan Gerard Delanty’nin “Topluluk” eseri de böyle bir insiyakla ortaya çıkmıştır.

Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar ve Metodolojiler

Faruk TURÄžUT

Porta ve Keating'in editörlüÄŸünü yaptığı bu çalışmayı diÄŸer metodoloji kitaplarından farklı kılan, sosyal bilimlerin metodolojik ortaklığı kabulünden yola çıkarak herhangi bir yaklaşım ya da yöntemi öncelemek yerine çoÄŸulcu bir bakış açısını benimsemiÅŸ olmasıdır. Åžu bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır ki herhangi bir bilimsel yaklaşım ne kadar geniÅŸ bir alana uygulansa da her ÅŸeyin tam manasıyla bilinebilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Lakin olduÄŸunca yaklaÅŸabilmek için çeÅŸitli yaklaşım ve yöntemler arasındaki katı sınırların aşılarak aralarında iletiÅŸimin saÄŸlanması önerisi bu doÄŸrultuda önem taşımaktadır.

Sınırın Sosyolojisi: Ulus, Devlet ve Sınır İnsanları

Hüseyin ÖZİL

Devletin egemenliÄŸini kurduÄŸu topraklar ve homojenleÅŸtirilmeye çalışılan kesim için sınır olgusu kritik bir konumda bulunmaktadır. Neticede devletler biz-öteki anlayışını sınırlar üzerinden topluma sunmaktadır. Biz anlayışı sınırların savunulması için kader birliÄŸi etmiÅŸ insanları, sınırın öte tarafından farklı olunduÄŸuna dair inancı beraberinde getirmekte; öteki olgusu ise bir bilinmezlik, farklılık, yerine göre ise düÅŸmanlık kavramlarını barındırmaktadır. GörüldüÄŸü gibi sınırlar üzerinden insanlara dayatılan davranış kalıpları ve insanlar üzerinde oluÅŸturulmaya çalışılan etkiler mevcuttur. Bu kalıplar ve etkiler daha da çoÄŸaltılabilir ancak kesin olan bir durum vardır ki sınırlar insan hayatına etki etmektedir. Dolayısıyla ülke sınırları sosyoloji tarafından incelenmesi gereken bir durumu oluÅŸturmaktadır. Ferhat Tekin’in Sınırın Sosyolojisi: Ulus, Devlet ve Sınır Ä°nsanları adlı çalışması sınırların sosyolojik olarak incelenmesini ve insan hayatına etkilerini gözler önüne seren bir çalışma olarak akademik literatürde yerini almıştır.

Mevlid: İslam Dünyasında İbadetler ve Dindarlık

Murat AK

Osmanlı’da muhteva ve ritüel olarak mevlid geleneÄŸinin teÅŸekkülü ve tarihsel geliÅŸimi belli hususlarda Ä°slam coÄŸrafyasındaki diÄŸer mevlid gelenekleriyle örtüÅŸse de birçok sosyolojik, tarihsel ve kültürel farklılığı da bünyesinde barındırmaktadır. Burada 15. yüzyılın hemen baÅŸlarında kaleme alınmış Süleyman Çelebi’ye ait mevlid metninin dönemin Anadolu’su için klasik dönem Anadolu’daki tasavvufî ehl-i sünnet itikadının kurucu ve derleyici metinlerinden biri olması özelliÄŸinden bahsetmekle yetiniyoruz. Bu özellikle bile baÅŸlı başına farklı bir tarihsel duruma iÅŸaret etmesi ve bu coÄŸrafyanın farklı bir baÅŸlık altında ele alınması açısından yeterlidir. Yine bu coÄŸrafyada doÄŸumlarla birlikte vefat yıldönümlerinde de mevlid okunması ayrıca vurgulanması gereken bir durumdur.
 
 

Erzurum’un Nasreddin Hocası: Naim Hoca

Musa ARI

Gündelik hayatta kendisini diÄŸer cami hocalarından veya toplumdaki önder kiÅŸiliklerden ayıran kimi vasıflara sahip olması hocayı farklı kılmaktadır. Bu farklılıklar Naim Hocayı alışıldık hoca tipolojilerinin dışına çıkarmaktadır. BaÅŸka bir ifadeyle, gerek günlük hayatımızdaki genel itibariyle camiye sıkıştırılmış gerekse elitist entelektüellerin roman, hikaye, film gibi eserleri yoluyla topluma sunulan olumsuz yüklü hoca profilinin sınırlarını aÅŸmaktadır. Hatırlanacağı üzere birçok romanda mahallenin ya da köyün imamı, yobaz ya da dini çıkarları için kullanan ve bu nedenle de insanlar tarafından ötekileÅŸtirilmiÅŸ, soyutlanmış bir karakter olarak tasvir edilmiÅŸtir. Buna karşılık Naim Hoca insanlarla arasında kendine has nitelikleriyle iyi bir iletiÅŸim geliÅŸtirebilmiÅŸtir. Bu noktada Naim Hoca’yı en iyi anlatan iki kelime samimiyet ve muhabbettir.
 
Tüm Sayılar
Sosyoloji Divanı Kitaplığı
Basında Biz
Duyurular
Formlar
Satış Noktaları